Çin’de yer alan, DL Atelier tasarımı LuxeIsland, dinamik ahşap kabuğu ve hareketli formuyla peyzajın içinden yükselen bir restoran olarak kurgulanmış.

LuxeIsland, bir çocuk oyun alanının içindeki küçük bir restoran olarak tasarlanmış. İlk planlama aşamasında, çevresinde yer alan tırmanma ve hareketli oyun ekipmanları nedeniyle projeye “Cesur Kulübe” adı verilmiş; hedef, çocukların zorluklarla yüzleşme cesaretini artıracak bir mimari oluşturmak olarak aktarılıyor. Yapının kapalı alanı 200 metrekareden az olsa da tasarımın odağı, gölgeli ve geçirgen yarı açık mekanlar oluşturarak dışarıda vakit geçirme olanağını genişletmek olmuş.

Bu dönemde, Güney Song dönemi şairi Jiang Jie’nin yalın ama canlı anlatımından etkilenen tasarımcı, düşünsel bir süreci zorlamadan yalnızca “küçük bir dağ” yaratmak istemiş—üstelik hareket eden, dans eden bir dağ. Bu fikir, Henri Matisse’in “Dance” tablosundaki devinim ve genç Wang Ximeng’in “A Thousand Li of Rivers and Mountains” resmindeki canlılıkla birleşerek bir mekansal tasvire dönüşmüş. Tasarımcı Yang Liu, düzenli katmanlarla ormanlara, dağlara ve bulutlara benzer soyut bir motif resmetmiş; Xu Dan ise bu temayı ölçek hissi veren renk bloklarıyla desteklemiş.

Bu iki görsel yaklaşım, yerleşim, işlev, ölçek, yapım teknikleri ve malzeme kararlarıyla harmanlanarak mimari tasarımın temelini oluşturmuş. Kıyı çizgisini takip eden yumuşak eğri form ve uzaktan bile seçilebilecek kadar hacimli bir kütle oluşturulmuş. Ziyaretçiler çimenlik ve ağaçlık alandan geçerek yapıya yaklaştıkça, bu “küçük dağ” peyzajın içinden belirginleşen bir odak haline geliyor.

Yamaçtan aşağı inerken yapı birden açığa çıkıyor; yere değmeden süzülen masif ahşap hacimler, birbirine bağlanan üçgen piramitlerle hareketli bir ritim oluşturuyor. On metreden fazla açıklık geçen saçak, çocuklar için dev bir oyun eşiğine dönüşüyor. Ebeveynler ise saçak altında gölgede oturup çocuklarını izleyebiliyor; camla çevrili iç mekanda restoran ve su barı eşzamanlı bir canlılık sunuyor.

Dağa benzeyen çatı formunun zeminden yükseliyor gibi görünmesi için ana strüktür dört adet kompozit çelik kolon kümesiyle taşınıyor. Siyah taş kaplama ile gizlenen bu kolonlar, oturma birimleri, servis tezgahları ve dış mekan kullanımına yönelik elemanlara dönüşecek şekilde dışa doğru genişletilmiş. Çatı, çelik uzay kafes sistemi ile inşa edilmiş; tüm dış yüzeyi masif ahşap şeritlerle kaplanmış ve aralarındaki üçgen boşluklar hem ışık hem de havalandırma elemanlarını barındıracak şekilde düzenlenmiş. Mutfak ve mekanik sistemlerin büyük kısmı tamamen çatı boşluğunda gizlenmiş.

Tasarımın özü, kullanıcıların “bedensel sezgisi” üzerine kurulmuş. Yapıyla ilk karşılaşmada “küçük dağ” imgesi, çocukluk, doğa ve merak duygularını tetikliyor. Yaklaştıkça, yapının hacmi, dinamik duruşu ve alışılmadık formu bedenin mekana verdiği tepkileri yoğunlaştırıyor. Bu duyusal yükselme, çocukların cesaretini artırarak onları oyun alanındaki tırmanış ve keşif davranışlarına yönlendiriyor. Tasarımcılara göre “Cesur Kulübe”nin anlamı tam olarak burada yatıyor: Mimarlığın duyuları tetikleyerek deneyimlerimizdeki özgüveni artırabilmesi.