İstanbul Kent Müzesi’ne The International Architecture ve Architizer A+ Awards Ödülleri Verildi
Salon Alper Derinbogaz tarafından tasarlanan ve inşa süreci devam eden İstanbul Kent Müzesi’ne The International Architecture ve Architizer A+ Awards Ödülleri Verildi
Salon Alper Derinbogaz tasarımı İstanbul Kent Müzesi, The International Architecture Awards 2025 kapsamında uluslararası ödüle layık görüldü. Dünyanın önde gelen mimarlık programlarından biri olan bu ödül, The Chicago Athenaeum: Museum of Architecture and Design ve The European Center for Architecture Art Design and Urban Studies tarafından 2004 yılından bu yana veriliyor. Program, her yıl dünya genelindeki en nitelikli yeni yapıları, kamusal alan ve kentsel tasarım projelerini onurlandırıyor.
Müze bugüne kadar Architizer A+ Award kazanmış, Europe 40 Under 40 seçkisinde yer almış, Danimarka Kültür Merkezi’nin “Commons and Communities” sergisinde sergilenmiş ve çok sayıda uluslararası yayında yer bulmuş.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ ne ait proje, kentin 8.500 yıllık çok katmanlı tarihini yansıtan önemli bir kültürel odak noktası olmayı amaçlıyor. Alper Derinboğaz tarafından tasarlanan müze, Topkapı semtinde, tarihi Theodosius Surları’nın hemen yakınında konumlanıyor.

Müze bünyesinde kalıcı ve geçici sergi alanlarının yanı sıra bir kütüphane, çocuk atölyeleri, restoranlar, kafeler ve kamusal kullanıma açık bir avlu yer alacak. Tüm bu birimler, ziyaretçilerin İstanbul’un geçmişi, bugünü ve geleceğiyle etkileşim kurabilecekleri, canlı ve çok işlevli bir kamusal mekanda bir araya getiriliyor.
Müze kütlesinin çok yüzlü geometrisi, içeriğinde yer alan sergi rotasının döngüsel akışı ile biçimlenmiş ve giriş noktasında açılarak ziyaretçiyi yönlendiren bir ifade kazanmış. Anodize metal ve camdan imal edilen yarı yansıtıcı çok yüzeyli cephe kara surları ile çevreyi yansıtarak bir diyalog arıyor.
Proje alanı, kentin çok katmanlı tarihinin güçlü bir temsili olan, 5. yüzyıla tarihlenen Theodosyus şehir surlarının Romanus Kapısı’na yakın eski bir garaj arazisi. Bizans, Konstantinopolis, İstanbul adlarıyla birlikte, şehir sur duvarları da gelişmiş ve dönüşmüş. Duvardaki restorasyon, onarım, eklenti ve farklı duvar işçilikleri izlenerek, birbirinden farklı toplumların surları kolektif olarak nasıl kullandıkları okunabilir.

İstanbul için simgesel bir değeri olan bu önemli tarihi yapı dizisine uzanan ziyaret rotası, mevcut hafriyat alanı ve toplu ulaşım hatları üst ölçekte projeyi şekillendiren temel unsurlar olmuş. Merkezi avlu sayesinde oluşturulan mikroklima ve doğal zemini tahrip etmeden yerel malzeme paleti ile oluşturulmuş yapı dili, sürdürülebilirlik esasları açısından yapıyı önemli bir yere konumlandırıyor.

Müze kütlesinin çok yüzlü geometrisi, içeriğinde yer alan sergi rotasının döngüsel akışı ile biçimlenmiş ve giriş noktasında açılarak ziyaretçiyi yönlendiren bir ifade kazanmış. Ziyaretçiler, arkeolojik bir kalıntı içinde hareket eder gibi büyük bir açıklıktan içeri girebiliyor.
Yapı temel olarak, kara duvarlarını ve ulaşım merkezini takip eden rotayla ilişkilenerek sarmal bir kurguyla şekilleniyor. Kütle bulunduğu yerin topoğrafyasına bağlantı kuran bir yaya köprüsü ile bölünerek giriş noktasını belirginleştiriyor.
Yer altındaki üç kat; laboratuvarlar, servis alanları, depolar, atölyeler ve otoparkı barındırıyor. 3500 m2 büyüklüğündeki bu atölyeler ve depo alanları sadece İstanbul Müzesi değil diğer kurum müzeleri için de altyapı sağlayabilecek nitelikte planlanmış; İstanbul’daki diğer önemli müzelere referanslar verilerek bir müzeler ağı oluşturulması amaçlanmış.



