Yapı-Bina

Prof. Dr. İhsan Bilgin

Avrupa’dan Amerika’ya

Doktoralı Öğr. Gör. ve Y. Doç. kuşağı ve akademik olmamış akranlarından İTÜ, ODTÜ, Akademi (MSÜ), KTÜ, Yıldız (YTÜ), Gazi, 9 Eylül gibi eski kurumların mezunları bilir. Mimarlık fakültelerinin akademik omurgası yapı-bina ayrımıyla belirlenmiş Avrupa kökenli kürsü sistemiyle örgütlenmişti. 80 ertesinde YÖK bu yapılanmayı Bilim dalı, Anabilim dalı adlarıyla yeniden örgütlerken sistemi de Amerikan sistemiyle up-date edip (güncelleyip) bölüm sistemiyle örgütlenmeyi mümkün kıldı. Sonra 90 ertesinde çığ gibi çoğalacak vakıf üniversitesi mimarlık fakülteleri hantallığa daha mesafeli bu yeni sistemle örgütlendiler. Ama eski sistemle yetişmiş kuşaklar da tecrübeleriyle bu yeniliğe katıldıklarından akademik kıdem edinip kullanma içerik ve kriterleri de  eşanlamlı yapı-bina ayrımı terimlerince belirlenmeye devam etti.

Tasarım mı, Yapmak mı?

Yapmanın Fiili mi, Öznesi mi?

Bu ayrım İTÜ’nün kuruluşu ve erken dönemlerine Emin Onat’la birlikte ağırlık koymuş Paul Bonatz’ın taşıdığı Alman akademik sistemini örgütlemiş Almanca’daki paralel bir kavramsallaştırmanın karşılığıydı: Yine eşanlamlı Bau-Gebäude ayrımı. Bau bauen (inşa etmek) fiilinden türeme bir isim. Gebäude de yine baen fiilinden Almanca’ya has bir inceltmeyle “Ge_bäude” elde edilmiş bir isim: anlamları kadar kökenleri de aynı. Türkçe’de ise her ikisi de Arapça’dan türeme ve aynı anlamlı fiilden (yapmak/inşa etmek) türeme iki isim: yapmak~ yapı-bina (bani/[yapan]). Almanca’da kökene yakın ilk türev Bau faaliyetin daha ziyade şantiye aşamasındaki teknik bilgi ve tecrübe kısmıyla ilgilenenlerin benimseyip kullandığı bir kavramken (nitekim şantiye sürecinin karşılığı öz-Türkçe’de “yapım” oluyor.) ikincil türevler Gebäude ve bina da şantiye öncesi kâğıt üzeri sürecin karşılığı “tasarım”da eşleşiyorlar.

Pek de anlaşılmaz değil: Mimarlık kökenli bir ayrım olduğuna göre failin (yapan) denklemin mimarın ayrıcalıklı zihin emeği tasarım tarafına konması sürpriz değilken öteki tarafına da zanaatkârın beden/kol emeği (ve yönetimi) düşmüş oluyor.

Bu çiftleşmenin Almanya’da da eksik olmayan çelişki tohumu esasen bir kâğıt-üzeri faaliyetleri içeren mimari atölyelerdeki ağırlık ve yöntem sorunlarıdır. Bina grubu atölyelerde rakipsiz bir hegemonya talep ederken Yapı grubu da atölyeye inşaat (süreç) bilgisi sızdırmanın engellerini ayıklama inisiyatifi talep eder.

Çözüm: Dışarıda (Bürolarda)

Bu ezeli ikilemi aşmanın yolu Doğan Tekeli’nin yetkin bir Cumhuriyet ertesi mimarlık pratiği tarihi anlatısı gibi de okunabilecek otobiyografik kitabından da izlenebileceği gibi 60’larda akademik hiyerarşi dışı mimari tasarım bürosu liderlerini atölye sürecine katmak olarak görülüp uygulanmış (1).

Sonra 90’larda bizim kuşağın inisiyatifiyle yeniden gündeme geldi ve hâlâ uygulanıyor. Hattâ biz işi daha da ileri götürüp Bilgi-Mimarlık’ı Yıldız’da ortak bir proje içeriği/programı/sorunsalı çevresinde bir araya gelmiş akademisyen-büro lideri karışımı bir grubun Amerikan sistemi bir master programı ortak projesi etrafında örgütleyerek başlattık ve mesajımızın mimarlık/tasarım çevreleri dışında da alındığı hem mimarlık/tasarımcı adayı genç kuşaklarca hem de ebeveynleri kuşağınca o master grubu çekirdeğinin rüzgârıyla kurulan lisans programlarına gösterilen ortalama-üstü talep yoğunluğuyla pekiştirilmiş oldu.

1. YAPI Dergisi 429’da (Ağustos’17) “Rağmen” köşesinde “Mimarlıkta tarih, teori-deneyim” başlığıyla eleştirel yorumunu yaptığım kitap: Tekeli, Doğan Mimarlık: Zor Sanat, Yapı Kredi Yayınları.