VGA tarafından Bengaluru’da tasarlanan Euro School Bannerghatta, doğa ile mimarlığı bütünleştiren organik yapısıyla çocuklara keşfetme, öğrenme ve çevreyle bağ kurma olanağı sunuyor.

Bengaluru’daki Euro School Bannerghatta için yapılan tasarım, doğalı yapayla, inşayı inşa edilmemişle kaynaştırarak okullara yönelik alışılmış yaklaşımı kıran organik bir kütle morfolojisi ortaya koyuyor. Dünyanın karşı karşıya olduğu, kaynakların tükenmesi ve iklim krizi tehdidi, yapıp ettiklerimizin sonuçlarının farkında olan yeni nesiller gerektiriyor. Çocukları tamamen kapalı mekanlardan özgürleştiren, onların bütünsel gelişimini sağlayan ve doğaya karşı farkındalık ile saygı kazandıran eğitim modelleri büyük önem taşıyor. Bannerghatta Ulusal Parkı’nın fon oluşturduğu 20.000 m²’lik alanda Euro School Bannerghatta, çocukların serbestçe dolaşabileceği, keşfedebileceği ve çevreleriyle etkileşim kurabileceği bir ortam yaratıyor. Mevcut ağaçlar yapının içinde odak noktalarına dönüşerek derslik kümeleri arasında avlular, etkinlik alanlarının taşma mekanları, yürüyüş yollarının yeşil kenarları ve ortak mekanlarda görsel dinlenme alanları oluşturuyor.

Zemin katta mekansal faaliyetler doğrudan merkezi yeşil alana açılırken üst katlarda geniş cam yüzeyler peyzaj manzaralarını içeri taşıyor. Alanın topoğrafyasına uyumlu teraslanmış çim alanlar, oturma çıkıntıları, oyun bölgeleri, kum havuzları ve sebze bahçeleri aynı zamanda açık hava sınıfları işlevi görüyor. Yemekhane yanındaki bahçe, öğrencilerin yiyeceklerinin kaynağını deneyimlemelerine olanak veriyor. Alanı boydan boya geçen doğal su kanalı ise mekana akışkanlık katıyor. Böylece eğitim bloklarıyla doğal çevre birbirine bağımlı bütünler olarak yaşanıyor.

İç mekanda Fibonacci serisi panellerde, mobilyalarda ve grafik motiflerde tekrar eden bir öge olarak kullanılıyor. Arı kovanı hücreleri raf tasarımlarına, kristal oluşumlarının fraktalları aydınlatma elemanlarına, bitki ve tohum soyutlamaları ise cam bölücülere yansıtılıyor. Böylece mekan, doğanın sistemleriyle bilinçaltında bağlar kuran bir atmosfer oluşturuyor.

Tasarım, sürdürülebilirliği yalnızca enerji sertifikalarıyla sınırlı bir hedef olarak görmüyor; gölgelikler, avlular, çapraz havalandırma, kuzey-güney yönelimli sınıflar, gün ışığıyla aydınlatma gibi pasif stratejilerle destekliyor. Kampüs yağmur suyu hasadı ve atık su geri dönüşümüyle sıfır deşarj prensibine göre planlanmış. Doğal arazi ve bitki örtüsü en az düzeyde bozulmuş; granit gibi yerel malzemeler kullanılmış; GRC paneller ve beton karışımında geri dönüştürülmüş malzemeler tercih edilmiş.

Doğal süreçleri eğitim mekanına taşıyan bu proje, sürdürülebilirliği öğrencilerin bilinçaltına yerleştiriyor ve erken yaşta doğaya karşı şefkat geliştirmelerine zemin hazırlıyor.