Konutu Yeniden Düşünmek: Çok Boyutlu Bir Sorun Alanı Olarak Konut
Celal Abdi Güzer, Prof. Dr.
ODTÜ Mimarlık Bölümü
Konut konusu çok girdili, çok paydaşlı, farklı disiplin alanlarında farklı öncelik, sorun ve değer karşılığı olan bir alan. Özellikle Türkiye gibi bir yandan konut talebinin yüksek, erişim olanaklarının ise sınırlı olduğu ülkelerde konut temel bir sorun alanı olarak öne çıkıyor. Benzer biçimde kaçak yapılaşma, niteliksiz yapı stoku ve deprem riski de bir yenilenme, güçlendirme ve dönüşüm baskısı getiriyor. Öte yandan Türkiye’de kullanılmayan ya da kısıtlı olarak kullanılan önemli bir konut stoku var. Mevcut stokun barındırdığı konut alanı büyüklükleri de konut kiralarının toplam gider içindeki oransal paylarını arttırıyor. Özetle konut, arz ve talep arasındaki dengenin çok girdili olarak bozulduğu bir alan. Konut alanında alınacak önlemler, stratejik, hukuksal, idari kararlar ve geliştirilecek yeni planlama yaklaşımları barınma sorunu ile sınırlı kalmaksızın pek çok alanda çözüm ya da iyileşme getirebilir. Bu yazı çerçevesinde de bugün konut alanında sürmekte olan planlama, tasarım, üretim ve tüketim öncelikleri ile yasal, yönetsel bazı sorun öncelikleri ve düzenlemelere yönelik değerlendirmelere dayanan alternatif yaklaşım öneriler sunulacaktır.
“Konut Sorunu” Sorunu (1)
Yıllar önce bu başlıkla yazdığım yazıda konut konusunun farklı paydaşların öncelikleri içinde farklı anlam ve beklentiler barındırdığının altını çizerek bu alternatif öncelik ve beklentiler ile mimarlığın öncelik ve beklentileri arasındaki fark ve çatışmaların altını çizmeye çalışmıştım. Gerçekten de bugün mimarlık ortamında özellikle mimarlık yayınlarında öne çıkarılan sınırlı sayıda örnek ile kentsel doku içinde tekrar ederek üretilen konut yapıları arasında radikal farklılıklar gözleniyor. Öte yandan mimarların sıradan ya da sorunlu bulduğu pek çok konut yapısı, konumu, erişilebilirlik sınırları ya da kültürel yönlendirmeler nedeni ile pazarda öncelik ve artı değer kazanarak yoğun talep görebiliyor. Konutun sadece barınma aracı değil aynı zamanda birikim, rant, kimlik, güvence aracı olduğu anımsandığında değer önceliklerinin oluşmasında mimarlık dışında pek çok girdi etkili oluyor. Bu çok girdili, çok aktörlü ve paydaşlı karmaşık yapı içinde konut ve konutla ilgili sorunlar çatışmalara açık kademelenmiş öncelikler sunuyor. Konut sorunu da kimin tarafından hangi önceliklerle bakıldığına bağlı olarak yeniden tanımlanmaya açık kalıyor. Sadece planlama, mimarlık ve tasarım alanından bakıldığında bile konut sorunu ölçeklere bağlı öncelikler barındırıyor. Konut sorununun bu karmaşık yapısı ve girdiler arasındaki çatışmalar başlığın kendisini de bir sorun alanına dönüştürüyor. Mimarlığın öne aldığı, özellikle tasarımla ilişkili pek çok konu diğer sorunlar arasında toplumsal bir öncelik bulamazken, salt kısa çözüm yolları oluşturan bazı konut tipolojileri mimari değerlerinden bağımsız meşruiyet kazanıyor.
Bir Planlama Sorunu Olarak Konut
Konut gelişme alanları, yoğunluk ve tipolojileri büyük ölçüde planlama aşamasında belirleniyor. Özellikle planlamanın kentleşmeye yetişemediği ya da parçacı, mevzi planlarla çok kez değişime uğradığı Türkiye gibi ortamlarda planlar sürdürülebilir bir altyapı sunmuyor. Bu eklektik yapı içinde bütüncül verilerle oluşturulan alt parçalar, örneğin yoğunluk ve tipoloji kararları anlamını yitiriyor. Birçok bölgede bağımsız bölüm sayısı aracılığı ile tanımlanmaya çalışılan konut büyüklükleri ve tipleri bağlamsal koşullar içinde gerçekçi bir zemin kazanamıyor. Bağımsız birim sayısının sınırlanması alım gücünün kısıtlı kaldığı bir ortamda büyük konutun teşvik edilmesi hatta zorunlu kılınmasına neden oluyor. Tek başına yaşayanlar ve küçük aileler konut bulmakta zorlanırken satılamayan ve kiralanmayan büyük konutlar pazarda birikiyor. Daha büyük ölçekte bakıldığında ise ulaşım ve altyapı planlamaları ile süreklilik kuramayan yeni yerleşim alanları kentsel bir nitelik kazanamıyor. Kent çeperinde merkez kullanımları ile desteklenmeyen, bu nedenle uydulaşamayan ve alt merkez niteliği kazanamayan parçacı, izole konut alanları ile karşı karşıya kalıyoruz.
Öte yandan planlama olgusu salt fiziksel planlama ile sınırlı değil. Ekonomik, sosyal, kültürel veriler planlamanın doğal ve belirleyici girdilerini oluşturuyor. Örneğin, uzun vadeli düşük faizli konut kredilerine erişim konut üretim ve planlamasında doğrudan etkili bir belirleyici. Bu nedenle konut planlaması sadece konutun değil ona erişime yönelik ekonomik ortamın planlanmasını da zorunlu kılıyor. Böyle bakıldığında Türkiye’de konut alanında öne çıkan planlama sorunu da çok girdili ve karmaşık bir yapı barındırıyor. Planlama ülke ölçeğinde yerleşim ve yoğunluk önceliklerinden başlayarak bölge ve tek konut ölçeğine inerek yapılaşma koşullarında belirleyici olan kademelenmiş kararları bütüncül bir süreklilik içinde içermelidir. Bu sürekliliği içermeyen süreçlerin eklektik, yoğunluk, altyapı ve estetik sorunları içeren kentsel alanlar üretmesi kaçınılmazdır.
Öte yandan bu bütünlük ve sürekliliğin sağlanmasına yönelik araçlardan en önemlisi ise planın belli bir esneklik barındırması, her alt ölçekte bağlamsal girdi ve yönlendirmelere, yerel katkılara açık bırakılmasıdır. Benzer biçimde bölge, yer ve bağlam farkı gözetmeyen tek tip yönetmelikler yerine katılımcı süreçlerle oluşturulan bölgesel ve yerel yönetmelikler oluşturulmalı, konutların ve diğer yapıların bölgesel özelliklere ve önceliklere göre farklı tipolojik seçenekler oluşturmasına olanak tanınmalıdır. Planlı, altyapılı ve konut yapımına olanak veren arsaların sayısal kısıtlılığı da konut inşaatlarında arsa payının abartılı biçimde artmasına, yer yer toplam inşaat maliyetinin üzerine çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle konut sorunun çözümünde planlı, erişilebilir arsa ve altyapı üretilmesi temel bir hedef olmalıdır.
Bir Tipoloji Sorunu Olarak Konut
Türkiye konut üretimine bakıldığında ağırlıklı olarak üç farklı tipoloji gözlenmektedir. Az katlı bağımsız konutlar, çok katlı bağımsız konutlar, siteler ve toplu konutlar. Bu tipolojilerin tümü alt kategoriler içerirler. Az katlı konutlar bağımsız, ikiz, sıra ev gibi tipler barındırırken; çok katlılar, apartman, rezidans, konut kulesi gibi alt tipler; toplu konutlar ise sosyal konut, kapalı site gibi tipler barındırabilir. Şüphesiz bunların bileşkesi olan farklı tipolojilerden ya da gecekondu, lojman, afet konutu, yazlık konut, tarihi ya da geleneksel konut, geçici konut gibi tiplerden de bahsetmek olasıdır. Bunların tümü konumlarına ve hitap ettikleri gelir grubuna göre de farklılaşmalar barındırırlar. Benzer biçimde konutlar yapım biçimlerine göre de sınıflanabilir, yığma, betonarme, çelik, ahşap, tünel kalıp, prefabrik vs. ya da tip projeler aracılığı ile üretilmiş çoklu konutlardan bahsedilebilir. Türkiye konut stokunun büyük bölümünü oluşturan çok katlı konutlar ise ister bağımsız, isterse de bir site ya da toplu konutun parçası olsun genellikle belli bir plan tipinin çoğaltılması ile oluşur. Bu salon ve mutfağa eklenmiş oda sayılarına göre isimlendirilen ve genellikle “2+1, 3+1, 4+1” olarak adlandırılan, yer, kültür, bütçe farkı gözetmeksizin büyük ölçüde tekrar eden bir plan tipidir. Bütçesi çok farklı iki ayrı konut farklı semt, büyüklük, malzeme seçimlere rağmen benzer plan tiplerine ve yaşama biçimlerine karşılık gelebilir. Şablonlanmış bu plan kurgusu hem kat düzleminde hem de katlar arasında tekrar edilerek toplu yerleşim birimleri oluşturulur. Bu tipe dayalı tekrar yöntemi konut alanları üretiminin kısa, kolay ve kanıksanmış yolu olarak ağırlık kazanmış gerek merkez gerekse çeper alanlarda temel tasarım tipolojisi olarak benimsenmiştir. Oysa aynı maliyet ve yoğunluk sınırları içinde alternatif tipoloji ve tasarımların geliştirilmesi olanaklıdır. Özellikle kentsel tasarım ölçeğinde tekrar eden tip bloklar yerine kentsel mekan kurgusunu ve alternatif konut planlarını öne alan örnekler zengin yaşam alanları ve konut seçenekleri sunmaktadır.

Resim 1. Göktürk Arketip Konutları, Emre Arolat.

Resim 2. ODTÜ Öğretim Elemanları Konutları, Celal Abdi Güzer, Lale Özgenel.

Resim 3. Adolis Konutları, Celal Abdi Güzer.

Resim 4. Adolis Konutları, Celal Abdi Güzer
Mevcut Konut Alanlarının Sorunları
Türkiye kentlerinin büyük bölümünde özellikle merkezi alanlar ekonomik ve fiziksel ömrünü tamamlamaya yakın bir yapı stoku barındırmaktadır. Bu stokun içinde denetlenmemiş, yapı kalitesi belirsiz çok sayıda yapı yer almaktadır. Özellikle deprem gibi afetler karşısında bu stokun ne kadar dirençli olduğu belirsiz kalmaktadır. Bugün başta İstanbul olmak üzere metropol olarak nitelenen pek çok alanda gündeme gelen kentsel dönüşüm projeleri özü itibariyle mevcut dokunun nitelikli ve dirençli bir stoka dönüşümünü hedeflemektedir. Bu dönüşüm bir yandan kökten bir çözüm gibi algılansa da maliyetli bir süreç olmanın yanında kentsel hafıza kaybı, mahalleli nüfusun yer değiştirmesi, yoğunluk artışı gibi sorunlar barındırmaktadır. Özellikle tek yapı ölçeğindeki dönüşümler olası kentsel ölçekli iyileştirme olanaklarını kısıtlamakta, eklektik bir doku oluşmasına neden olmaktadır. Öte yandan kolaylıkla gözden çıkarılan pek çok yapı güçlendirme ve iyileştirme seçenekleri ile yıkılmadan yeniden kazanma olanağı olan yapılardır. Bu yöntem sadece maliyet, sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda kentsel hafızanın, dönemsel mimarlık izlerinin korunması açısından da önemlidir.
Öte yandan şüphesiz konut büyüklüklerine ve kullanım biçimlerine yönelik talepler de değişmektedir. Bu nedenle gerek dönüşüm gerekse güçlendirme ve yenileme süreçlerinde daha küçük konutlar elde edilmesi konuta erişimi kolaylaştıracaktır. Benzer biçimde mevcut az katlı konutlarda da çeşitli bölünmelere ve birden fazla bağımsız bölüm kullanımına izin verilmesi büyük konutların zaman içinde oluşturduğu ekonomik yükü azaltmanın yanında çok sayıda kişiye daha erişilebilir konutlar sunacaktır. Bu model pek çok Avrupa metropolünde ve Amerika’nın büyük şehirlerinin merkezi alanlarında uygulanan bir modeldir. Merkezi alanda kalmış büyük aile konutları, katlar hatta odalar bazında bölünerek bağımsız birimler olarak satılmakta ya da kiraya verilmektedir. Kentsel merkezi alanda yer alan, işlevini yitirmiş kamusal yapıların da konuta dönüştürülmeleri olanaklıdır. Verimliliğini yitirmiş ticaret yapıları ya da talep görmeyen ofis yapıları da konut olarak yeniden değerlendirmeye açık yapılardır. Bunlara, boş duran ikinci konutlar, hafta sonu evleri, yazlık konutlar eklendiğinde önemli sayıda artı stok kazanılması olasıdır. Boş tutulan evlerin çoğu kiralama süreçlerinin sorunlarından uzak durma tercihine dayanmaktadır. Kiracı ve ev sahibin haklarını beraberce koruyan, bu anlamda daha esnek düzenlemelere olanak veren yasal çerçeveler boş tutulan konut sayısının azalmasını getirecektir. Böyle bakıldığında bazı yasal ve yönetsel düzenlemelerle kentlerde yeni inşaat yapmaksızın konut birim sayısını, barınma olanaklarını arttırmak, konut bakım maliyetlerini düşürmek olasıdır.

Resim 5. Göktürk Yalınevler, Ahmet Alataş.

Resim 6. Sokak Konutları, Teğet Mimarlık.

Resim 7. İzmir Asma Bahçeler, M+D Mimarlık.

Resim 8. SRL Kemerburgaz Evleri, Kerem Piker.

Resim 9. Konya Meram Konutları, PLUG.

Resim 10. Antakya Havuş Evler, Yalın Mimarlık.
Bazı Öneriler
Konutun en çok tekrar eden yapı türü ve mimarlığın gündelik yüzü olduğu anımsandığında konut sorunlarının bu kısa yazı kapsamında tartışılması eksik kalacaktır. Ancak gene de yukarıdaki saptamalardan hareketle bazı öneriler geliştirmek olasıdır:
- Planlama bütüncül bir olgu olarak ele alınmalı; bölgesel çekim noktaları, altyapı olanakları, bağlamsal özellikler gözetilerek taleple orantılı konut alanları üretilmelidir. Özellikle çeperde yer alan konut alanları bağımsız tasarım alanları olarak değil alt merkezler oluşturacak bir bütünlük içinde ele alınmalıdır.
- Konut büyüklükleri esnek tercihlere olanak tanımalı, konut sayılarının belirlenmesinde inşaat alanı ve konut büyüklüğü oranı doğrudan bir belirleyici olmamalı, küçük konutlar teşvik edilmelidir.
- Tip proje ve bu projelerle oluşturulmuş blok sayılarına kısıtlama getirilmeli, nitelikli ve kimlik değeri yüksek çevreler teşvik edilmelidir.
- Kentsel dönüşüm süreçlerinde özellikle kent belleğinin öne çıktığı bölgelerde güçlendirme öncelikli bir alternatif olarak ele alınmalıdır.
- Mevcut stok içinde yer alan büyük konutların bağımsız birimlere bölünebilmesine, benzer biçimde büyük ölçekli ve işlevini yitirmiş bazı yapıların konuta dönüşümüne olanak sağlayacak yasal ve yönetsel düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
- Kredi erişiminin zor ve pahalı olduğu ortamlarda kooperatif benzeri uygulamalar desteklenmeli ve yeni düzenlemelerle bu tür yatırım ve üretim birlikteliklerine işlevsellik kazandırılmalıdır.
- Kendi evini yapmak isteyenler için ucuz arsa üretilmeli, yasal, yönetsel kolaylıklar getirilmelidir.
- Konut üretimini kolaylaştıracak, ucuzlatacak ve standartlarını arttıracak üretim model ve teknolojileri desteklenmeli, bunlara yönelik yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
- Tarihi, tescilli ya da korunacak yapılara yönelik bürokratik süreçler kolaylaştırılmalı, hızlandırılmalı ve bu yapıların yeniden kazanılması teşvik edilmelidir.
Notlar
- Güzer, C. Abdi, 1995, “Konut Sorunu” Sorunu, Mimarlık, 262, s:20-21.
- Yazı içerisinde kanıksanmış tipolojilere alternatif oluşturabilecek bazı özgün proje örnekleri yer almaktadır.

©Barrett Doherty courtesy The Cultural Landsape Foundation