Time Space Existence 2025 | European Cultural Centre

European Cultural Center tarafından organize edilen Time Space Existence, yedinci edisyonunda mimarlığı onarma, yeniden üretme ve yeniden kullanma ekseninde düşünmeye çağırarak, doğayla ve toplumla uyumlu mimari gelecekler için küresel bir tartışma zemini sunuyor.

Time Space Existence 2025, Venedik’in mimari belleğinde yeni bir sayfa açıyor. Avrupa Kültür Merkezi tarafından düzenlenen ve 23 Kasım 2025 tarihine kadar üç farklı mekanda gerçekleşecek olan sergi, dünya genelinden 207 katılımcıyı bir araya getirerek mimarlığı onarma, yeniden üretme ve yeniden kullanma çerçevesinde yeniden düşünmeye davet ediyor.

Bu yıl sergi yalnızca sürdürülebilir mimarinin nasıl olabileceğini sormuyor; aynı zamanda bunun uygulanabilir örneklerini ve toplumsal, çevresel iyileşmeye katkı sağlayabilecek yöntemlerini de gözler önüne seriyor. Sergi kapsamında; mevcut yapıların dönüştürülmesi, yerel malzeme kullanımı, topluluk temelli tasarım süreçleri ve doğayla simbiyotik ilişkiler kuran projeler ön plana çıkıyor. Yerel bilgiyle çağdaş teknolojinin birleşiminden doğan örnekler, mimarlığın doğayla birlikte çalışarak nasıl dönüştürücü olabileceğini gösteriyor. Amazon ormanlarında eğitimle dönüşen köylerden, Kanada kıyılarındaki ekolojik pavilyonlara, Japonya’daki kırsal canlandırma projelerinden Ghana’daki kanser araştırma merkezine kadar pek çok katkı, mimarlığın sadece fiziksel değil, toplumsal olarak da onarıcı bir güç taşıdığını kanıtlıyor.

©Federico Vespignani

©Federico Vespignani

Sergide ayrıca teknoloji, el işçiliği, döngüsel üretim ve kültürel miras gibi temalar, farklı ölçek ve bağlamlarda işleniyor. Atık malzemelerle üretilen pavyonlar, doğal ışıkla etkileşim kuran cephe sistemleri ve geleneksel üretim yöntemleriyle çağdaş mekanlar yaratma çabaları bu yılın dikkat çeken başlıkları arasında. Time Space Existence, tüm bu yaklaşımları tek bir çatı altında toplayarak mimarlığın yalnızca bir yapı üretme disiplini olmadığını; yaşamı, ekolojiyi, toplumu ve geleceği dönüştürme potansiyeline sahip bir kültürel üretim biçimi olduğunu ortaya koyuyor.