Desert X 2025 Sergisi Açıldı
11 sanatçının eserlerini Kaliforniya‘daki Coachella Vadisi’nde sergileyen Desert X 2025, 11 Mayıs’a kadar ziyaretçilerini bekliyor.
İlki 2017 yılında düzenlenen Desert X, Kaliforniya’nın Coachella Vadisi’nde 2025 edisyonunu ziyarete açtı. 11 adet yerleştirme içeren serginin küratörlüğünü Desert X Artistik Direktörü Neville Wakefield ve Kaitlin Garcia-Maestas gerçekleştirdi.
Sergi, çölün zaman algısının derinliği üzerinden fikirleri ve ıssızlık kavramını yeniden merkeze alıyor; yerel bir fütürizmin temalarını, tasarım aktivizmini, kolonyal güç asimetrilerini, toprak üzerindeki insan hakimiyetini ele alıyor ve çağdaş toplumumuzda ortaya çıkmakta olan teknolojilerin rolünü inceliyor.
Agnes Denes – The Living Pyramid (Yaşayan Piramit)

©Lance Gerber
The Living Pyramid (Yaşayan Piramit) sanatçı ve aktivist Agnes Denes tarafından tasarlanan anıtsal bir yapı olmanın yanı sıra çevresel bir girişim. Desert X 2025’te yer alan iş, Denes’in güçlü kamusal peyzaj işleri ile sanatçının yarım yüzyıldan uzun bir süredir devam etmekte olan kariyerinde merkezi bir form olan “piramit”in keşfini bir araya getiriyor.
Sanford Biggers – Unsui (Ayna)

© Lance Gerber
Sanford Biggers, pratiklerinin resim, heykel, video, fotoğraf, müzik ve performansı kapsadığı bir çoklu ortam sanatçısı. Sanatsal ara bulucu rolüyle, kurulu anlatıları bozarak Birleşik Devletler’in tarihini daha geniş küresel çerçeveler üzerinden örüyor. Unsui (Ayna), engin çöl semasına karşı yükselen iki payetli heykelden oluşuyor. Biggers’ın üretimlerinde sürekli bir motif olan bulutlar; özgürlüğü, sınırsızlığı ve ara bağlantıları temsil ediyor. Biggers’ın Budizm çalışmalarından hareketle, bu bulutlar ya da unsui (Japonca’da “bulutlar ve su” anlamını taşıyor) serbest ve engelsiz hareketi cisimleştiriyor.
Jose Dávila – The Act of Being Together (Birlikte Olma Eylemi)

©Lance Gerber
Maddesel yoğunluk, yer çekimi ve zaman Jose Dávila’nın pratiğinin büyük bir çoğunluğunda merkezi konumda bulunuyor. Karşıt güçlerin farklı dengelerini keşfettiği heykelleriyle tanınan Dávila, Desert X 2025 için zaman ve mekanı aşan bir üretim gerçekleştirmiş. The act of being together (Birlikte olma eylemi) yerleştirmesinde kullanılan mermer bloklar, Birleşik Devletler – Meksika sınıra yakın bir yerde bulunan taş ocağından çıkartılmış ve yerleştirmede işlenmeden sergilenmiş.
Robert Smithson’ın alan/alan-dışı diyalektiğinden yararlanırken, Dávila yontulmamış formların varlık ve yokluklarını öne çıkararak iki konumu bir araya getiriyor. Malzemeyi bir yerden alarak diğerine ekleyerek, nesnenin ait olduğu yerde bıraktığı boşluk ve yabancı bir peyzajda yarattığı çarpıcı varlığı arasında bir ilişki kuruyor. Bu alan ve alan-dışı kavramları, görünürlük fikri ile oynuyor.
Cannupa Hanska Luger – G.H.O.S.T. Ride / (Generative Habitation Operating System Technology) (Yenileyici Habitat İşletim Sistemi Teknolojisi)

©Lance Gerber
G.H.O.S.T. Ride farklı konumları ziyaret eden hareketli bir enstalasyon. Güncel olarak Desert Hot Springs’te yer alan Pierson Bulvarı ve Foxdale Dr’de konumlanıyor. Enstalasyon park alanından bir kaç kilometre uzaklıkta yer alıyor, şekilsiz çöl arazisinde tırmanarak erişilebiliyor. Cannupa Hanska Luger’in çok disiplinli pratiği, iddialı görsel hikaye anlatıcılığını yerel dünya görüşüyle bağlıyor; kolektif insanlık anlayışımızı yeniden ele alıyor. Kuzey Dakota’nın Standing Rock Reservation bölgesinde doğan, Fort Berthold’ın Three Affiliated Tribes üyesi olan New Meksiko merkezli sanatçı, kadim bilgiyi çağdaş malzeme kültürü ile kil, tekstil, çelik ve dijital medya aracılığıyla bir araya getiriyor.
Raphael Hefti – Five Things You Can’t Wear on TV (Televizyonda Giyemeyeceğiniz 5 Şey)

©Lance Gerber
Alpler’de büyüyen İsviçreli sanatçı Raphael Hefti, tektonik basıncın dramatik kanıtı ile şekillenmiş olan peyzaja dair derin bir anlayış geliştirmiş. Etrafı çevreleyen dağların koşullandırmasıyla, çölün genişleyen yataylığını keşfetmiş. Çalışması, “Five Things You Can’t Wear on TV” bilimsel bir mercekten algıyı ve cisimsizliği inceliyor. Asıl niyetinden farklılaşan etkiler üretmeleri üzere yeni teknolojileri ve endüstriyel ürünleri yeniden işlevlendiriyor.
Sarah Meyohas – Truth Arrives in Slanted Beams (Gerçek Eğik Kirişlerde Gelir)

©Lance Berger
Sarah Meyohas’ın görkemli ve kışkırtıcı imgeleri analog ve dijital teknolojileri harmanlayarak çağdaş toplumu şekillendiren sisteme ışık tutuyor. Bir sanatçı, mucit ve ekonomist olarak, insanlığın optiğe ve algıya olan hayranlığı üzerinden bilimin ve teknolojinin içindeki estetik ve yaratıcı potansiyeli araştırıyor.
Sarmal enstalasyon, Truth Arrives in Slanted Beams (Gerçek Eğik Kirişlerde Gelir) ışığın kıvrımlı yüzeylerin üzerinde kırılması ve yansımasıyla oluşan desenler aracılığıyla “aşındırıcılar”ı sergiliyor. Bu optik etki genelde doğal olarak gerçekleşiyor, bir yüzme havuzunun tabanında olduğu gibi… Meyohas bunu dönüştürüyor; inovatif ışık şekillendirici teknolojiler ziyaretçilerin gün ışığını çöl zeminin üzerinde kıvrılan kuşakvari bir strüktür olarak algılamasını sağlıyor.
Ronald Rael – Adobe Oasis (Kerpiç Vaha)

©Lance Berger
Geçtiğimiz 150 yıl boyunca, ahşap, taş, toprak ve tekstil malzemeleri ile icra edilen zanaat tekniklerinin ihmali, paha biçilemez kadim bilgilerin yok olmasıyla sonuçlandı. Mimar, sanatçı ve aktivist Ronald Rael, bu metotların çağdaş teknolojiler ile bütünleşmiş bir şekilde tekrar hayata dönüşünü ve yeniden tahayyül edilişini coşkuyla savunuyor; onları gelecek için sürdürülebilir ve inovatif çözümler olarak sunuyor. Kökleri Colorado’nun San Luis Vadisi’ne dayanan Rael, yerel ve yere dair inşa tekniklerinden ilham alıyor.
Rael’in üretimi, on bin yılı aşkın toprak yapı tarihi ile etkileşime giriyor; modern mimarlığın çevresel etkisi üzerine zorlayıcı bir antitez üretiyor. Batının yayılmacılığının kalıntı zeminine ve yirminci yüzyıldaki gayrimenkul gelişimine karşı, Adobe Oasis güçlü bir alternatif olarak duruyor; iklim krizinin ortasında toprak malzemenin potansiyelini vurguluyor.
Alison Saar – Soul Service Station (Ruh Servis İstasyonu)

©Lance Gerber
Alison Saar’ın kişisel ve kültürel anlatıları bir araya getiren çalışmaları, ruhani geleneklerden, mitolojiden ve Afrika diasporasının tarihinden ilham alırken, buluntu malzemelerin gizli potansiyelini ortaya çıkarıyor. Saar’ın pratiğinin merkezinde, hem maddi hem de metaforik bir eylem olarak “kurtarma” kavramı yer alıyor. Saar, atılmış nesneleri (kalay tavan karoları, yıpranmış ahşap, cam şişeler ve dökme demir tavalar) geri kazanarak onlara yeni bir canlılık ve amaç yüklüyor. Bu süreç, özellikle Siyahi kadın kimliğiyle bağlantılı olanlar olmak üzere, bu nesnelerdeki gömülü geçmişleri ve kültürel anıları korumaya olan bağlılığını yansıtıyor. Saar’ın dönüşümleri simyasal bir nitelik taşıyor, sıradan olanı olağanüstü hale getiriyor ve yenilenme, esneklik ile iyileşmeyi somutlaştırıyor.
Soul Service Station (Ruh Servis İstasyonu), Saar’ın 1986 yılında Roswell, New Mexico’da yarattığı heykelsi bir müdahaleyi yeniden canlandırıyor. Coachella Vadisi de dahil olmak üzere Amerika’nın batısını dolduran benzin istasyonlarından ilham alan Saar’ın istasyonu, pratik hizmetlerden daha fazlasını sunuyor; ruh için yakıt sağlıyor. Yorgun gezginleri “hüzünlerini atmaya, ruhlarını şişirmeye, kalplerini şarj etmeye ve ruhlarını doldurmaya” davet ediyor.
Muhannad Shono – What Remains (Ne Kaldıysa)

©Lance Berger
Muhannad Shono, kimlik, hafıza ve kültürel miras konularındaki yenilikçi keşifleriyle tanınıyor. Sanatçının büyük ölçekli enstalasyonları plastik boru, ip veya kum gibi sıradan unsurları karmaşık sistemlere dönüştürüyor. Arap Yarımadası’nda yetişmesinin karmaşıklığından ilham alan Shono, geleneksel teknikleri modern formlarla birleştirerek yerinden edilme, dönüşüm ve geçmiş ile bugünün kesişimi temalarını ele alıyor.
Çalışmalarına nüfuz eden akışkanlık, hem kimliği hem de toprağı yansıtıyor. Desert X enstalasyonunda Shono, sabit bir kimliği olmayan, doğanın güçleri tarafından sürekli ve yen baştan şekillendirilmekte olan bir arazi sunuyor. Rüzgar genellikle sanat eserleri için bir zorluk teşkil ederken, Shono What Remains‘de (Ne Kaldıysa) rüzgarı bir iş birlikçi haline getiriyor. Uzun kumaş şeritlerini doğal kumla aşılayarak serbestçe hareket etmelerini sağlıyor ve kumulların sürekli değişen halini güçlendiriyor.