Cumhuriyetten Günümüze Yaşayan Bir Üretim Mekanı: Malatya Şeker Fabrikası

Nilay Özcan Uslu, Dr. Öğr. Üyesi
İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu, Tasarım Bölümü, İç Mekan Tasarımı Programı

Ece Ceren Engür, Öğr. Gör.
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü

Cumhuriyet’in ilanı sonrasındaki süreci, bütünsel bir dönüşümü hedefleyen ve bu kapsamda ulus devlet bilincinin oluşturulması üzerine odaklanan bir modernleşme projesi olarak okumak mümkün. Bu süreç, eğitim, üretim, sağlık, kent planlaması ve mimarlık, sanat ve zanaat gibi pek çok alanı kapsayan topyekün bir kalkınmayı amaç edinir. Bu noktada bir ulus olarak yeniden doğuşu simgeleyen bir savaşı geride bırakmanın zorluklarıyla birlikte, o ulusun yeniden inşası üzerine odaklanmak sosyoekonomik ve sosyokültürel pek çok parametrenin ele alınmasını gerektirir. Nitekim ulus devlet inşasında üretime dayalı bir döngüyü biçimselleştirerek kendine yetme becerisi kazanmak ve bunu sürdürülebilir kılmak ekonomik kalkınmanın temelini oluşturacak baskın bir unsur olarak belirir. 

Cumhuriyet’in ilk yıllarında küçük ölçekli özel girişimlerin devlet tarafından desteklendiği bir ekonomik politika benimsenirken, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde başlayan dünya ekonomik buhranı ile bu süreç yerini devlet eliyle ekonomik kalkınmaya bırakır. “Bu dönem için, Türkiye’nin ekonomik anlamda içe kapandığı ve devlet eliyle -başarıya ulaşan- bir sanayileşme denemesi yaptığı söylenebilir (Asiliskender, 2009, s.155).” Ekonomik kalkınmanın devlet tarafından bizzat üstlenilmesiyle “devletçilik” ilkesi görünürleşir. Söz konusu görünürlüğün mekansal karşılığı devlet eliyle kurulan yapılanmalar olacaktır. Bu yeni yapılanmaların mekansal ve işlevsel işleyişi noktasında ise bu dönemde bir model arayışının ortaya çıktığı görülür. Tuğluoğlu’na göre (2007, s.57), bu dönemde, “(…) Batı dünyasının içine düştüğü buhranı yaşamadan kendine yeterli ve dışa kapalı bir ekonomi kurmaya çalışan Sovyetler Birliği’nin plan uygulamasında sağladığı başarılar tüm dünyada dikkat çekmektedir.” Dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin uyguladığı kalkınma stratejisi ve kurduğu tesisler, Türk bürokratlar ve uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından yerinde incelenir ve başta Sovyetler Birliği olma üzere, Almanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinin desteği de alınır. Söz konusu tesislerin incelenmesi ve alınan ekonomik destekler doğrultusunda Türkiye’nin “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” hazırlanır ve bu plan 1933 yılında uygulanmaya başlar. 

Kalkınma Planının odağında, doğal kaynakların hammadde olarak kullanıldığı sanayi tesislerinin kurulması yer alır. Kendi iç tüketimini besleyen bir üretim modeli üzerinden dışa bağımlılığın azalması sağlanır ve ayrıca kalkınmanın yerelden başlayarak bölgeye ve ülkeye yayılması hedeflenir.  İlk planın ardından “İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı” da 1938 yılında uygulamaya alınır. Kalkınma planlarında ham maddesi tarımsal üretimle oluşan dokuma, kağıt, şeker gibi endüstriler Anadolu kentlerinde yerlerini almaya başlar. Bu durum Anadolu kentlerinin tarımsal faaliyetlerinin sürekliliğini desteklerken aynı zamanda o bölgede kurulan endüstriyel yerleşkeler ile bölge insanına istihdam yaratılır. 

Yerelden başlayarak bütünsel bir ekonomik kalkınmaya katalizör olan endüstriyel yerleşkelerin, konumlandığı alanda istihdam oluşturmanın çok daha ötesinde, modernite ve gündelik hayat ilişkisini de biçimlendiren önemli bir mekansal unsur haline geldiği belirtilmelidir. Bu unsurun kentsel alanda var olma hali ulaşım ağları ekseninde belirginleşir. Nitekim 1930’larla başlayan “ülkeyi demir ağlarla örmek” söylemi fiziksel mekanda görselleşir ve fabrikalarda üretilen ürünün ya da hammaddenin demiryolları üzerinden Anadolu’ya yayılmasının önü açılır. Arıtan’a göre “(…) sanayi mekanlarına hammadde, liman kentlerine ihraç edilecek tarım ürünlerini taşıyan demiryolları kısa zamanda rasyonel ve erişilebilir bir yaşam kurmanın asal mekanizması haline gelir (2008).” Bununla birlikte Arıtan (2008), kolektif kullanımı ön plana çıkaran istasyon binalarının “işe trenle gitme, tren saatine yetişme, toplanma, bekleme, bekleme sırasında yeni insani ilişkiler geliştirme” gibi “yeni gündelik pratikler yaratan bir kamusallığı” yaygınlaştırdığından bahseder. 

Kentsel alanda yer alan endüstriyel yerleşkelerin ise lojistik açıdan çoğunlukla söz konusu istasyon binalarına yakın konumlandığı görülür. Bir yerleşke kurgusuna sahip olan fabrika komplekslerinin tıpkı istasyon binaları gibi gündelik hayatı yeniden şekillendirdiğini söylemek mümkün. Bu yerleşkeler, kullanıcılarına (işçiler, mühendisler, idari çalışanlar ve yöneticiler) istihdam yaratırken aynı zamanda; barınma (lojman ve misafirhane), sosyalleşme (lokanta, sinema ve tiyatro salonu vb.), bedensel aktiviteler (yürüyüş parkurları, spor sahaları vb.), eğitim (kreş, anaokulu ve ilkokul vb.), bir araya gelme- toplanma (parklar ve yeşil alanlar vb.) gibi o yerleşke içerisinde ihtiyaç duyulacak çok sayıda gereksinmeye de mekansal olarak cevap verir. Tam da bu noktada Cumhuriyet’in ekonomide dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak maksadıyla kurduğu üretim mekanlarının yeni bir gündelik hayat kurgusu yarattığı söylenebilir. Söz konusu bu üretim mekanlarında; kadın-erkek bir arada çalışma, sosyalleşme, kolektif bir bilinç oluşturma ve örgütlenme modeli ile Cumhuriyet Türkiyesi’nin eşitlikçi, özgürlükçü ve kapsayıcı çağdaş yüzünün Anadolu’nun birçok yerinde görünür olması amaçlanır. 

Bu bağlamda yerleşkeler, sadece hammaddeden sonuç ürüne evrilen bir işleyişe hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda modernitenin zaman kavramını ön plana çıkararak vurguladığı yeni bir gündelik hayat döngüsünün Anadolu’da yaratılmasına da öncülük eder. Dolayısıyla bu yerleşkelerin, kullanıcılarına bireysel, toplumsal ve mekansal eksenlerde yeni perspektifler (seküler bir yaşam, kadın-erkek bir arada kolektif çalışma ve dayanışma biçimi, paylaşım, mekansal farkındalıklar vb.) kazandırdığı vurgulanmalıdır. Arıtan’a göre “bu mekanlar sadece kolektivizmi (kadınlı erkekli ortak yaşamın yoğunluğu, yüksek paylaşım, devlet merkezli kolektif mini kent) gerçeklemez bunu modernite ile kaynaşmış bir yapı içinde ortaya koyar (2004, s.305). Nitekim modernitenin vurguladığı zaman olgusu, üretimi hedef alan makineleşme etkisi, yalın ve saf geometriyi önceleyen mimari dil, paylaşıma ve etkileşime fırsat veren açık, kapalı, yarı açık mekan kurgusu gibi pek çok unsur yerleşkelerde fiziksel olarak kendini okutur. Bu kapsamda bu çalışma ile Cumhuriyet’in devlet eliyle biçimlenmiş üretim mekanları olarak beliren ve bütünsel bir kalkınmaya (ekonomik ve kültürel) temel olan sanayi yerleşkeleri üzerinden bugün de varlığını sürdüren Malatya Şeker Fabrikası’nın modernite etkisinde biçimlenmiş mekansal ve işlevsel organizasyonuna ilişkin çıkarımlarda bulunmak mümkündür.

Cumhuriyet’in Kalkınma Planında Şeker Fabrikaları 

Şeker pancarından ürüne doğru evrilen süreç, toprağa dayalı faaliyetlerle başlayıp (tarım uygulamaları) ana ürün olarak şeker üretme amacıyla kurulan fabrikalara doğru giden bir yolu tanımlar. Dolayısıyla şeker üretimi, tarımsal ve endüstriyel faaliyetleri aynı anda desteklemesi ve şekerin bir besin kaynağı olarak -yerel, bölgesel ve küresel ölçeklerde- ekonomik pazarda stratejik bir yer tutması bakımından son derece önemlidir. Bu sebeple öncelikle iç pazarda kendi kendine yetmek ve ardından dış pazarda kendine yer bularak ekonomik kalkınmaya ivme kazandırmak amacıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren şeker fabrikaları üzerine odaklanılır. 

“İzmir İktisat Kongresi’nde 17 Şubat 1923’te “iktisadi hakimiyetin güçlendirilmesi” amacıyla kamu iktisadi teşebbüslerinin oluşturulması fikri ortaya atılmıştır. Kongrede ekonomik kalkınma seferberliği ana konuyu oluşturmuştur. Bu doğrultuda şeker sanayisi ile ilişkili 5 Nisan 1925’te Şeker Fabrikalarının Kurulması ve Bunlara Tanınan Ayrıcalıklara İlişkin Kanun (Şeker Fabrikalarına Bahşolunan İmtiyaz ve Muafiyet Kanunu) kabul edilmiştir (Baysan, Dilek ve Öztürk, 2021, s.228).” Söz konusu kanunun kabulüyle Alpullu ve Uşak fabrikaları 1926’da açılmış ve Uşak fabrikası başta olmak üzere Alpullu’nun da üretime dahil olmasıyla şeker üretimine başlanmıştır. “Çok kısa bir süre sonra 1933’de Anadolu Şeker Fabrikaları Türk Anonim Şirketi (İş Bankası, T.C. Ziraat Bankası ve Sanayi ve Maadin Bankası Ortaklığı) tarafından Eskişehir Şeker Fabrikası kurulur. Bu fabrikanın montajı sürerken Ziraat Bankası ve İş Bankası’nın sermaye taahhüdüyle 1934’de Turhal Şeker Fabrikası kurulur (Bancı, 2006, s.36).” Söz konusu dört fabrika 1950’lere kadar ülkenin artan şeker ihtiyacına cevap vermeye çalışmıştır. “1951 yılında yürürlüğe giren Türkiye Şeker Sanayii Tevsii Programı ile Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ne [1935’te kurulur] ait 11 şeker fabrikası daha açılmış ve şeker endüstrisine kazandırılmıştır (Öngören, Sönmez ve Özkul, 2019, s.421).” Nitekim 1956 yılında işletmeye açılan Malatya Şeker Fabrikası da bu dönemde kurulan 11 fabrikadan biri olarak üretim serüvenine başlamıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde fabrika sayısı 33’e çıkmıştır. Bugün Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde Malatya Şeker Fabrikası’nın da dahil olduğu 15 fabrika yer almaktadır. 

Malatya Şeker Fabrikası’nın Mekansal ve İşlevsel Organizasyonu

Anadolu’nun artan şeker ihtiyacını karşılamak amaçlı kurulan fabrikalardan biri olan Malatya Şeker Fabrikası 1956 yılında işletmeye açılır (Resim 1). Malatya kenti, verimli tarım alanlarına sahip olmasının yanı sıra Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz bölgeleri arasındaki konumsal bağı sebebiyle de stratejik bir değere sahiptir. Bu nedenle verimli tarım alanları ile şeker pancarı üretimini destekleyecek kent, barındırdığı demiryolu hatları ile de sonuç ürün olan şekerin Anadolu’ya kolaylıkla ulaşmasını sağlayacaktır. Nitekim Anadolu’da yaygın olarak görülen demiryolu istasyonlarına yakın konumlanma stratejisinin Malatya Şeker Fabrikası’nın yer seçiminde de etkili olduğu görülür. Bugün yapılı çevre içerisinde kalan yerleşkenin batı sınırını İstasyon Caddesi oluşturur. Güney sınırında ise Malatya-Kahramanmaraş Yolu (Ankara Caddesi) yer alır. İlerleyen yıllarda yerleşkeyi ikiye ayıran Alpaslan Türkeş Bulvarı’nın açıldığı ve zamanla yerleşkenin kamu yapılarının işgaline uğradığı görülür. Bu bağlamda, sınırları özenle belirlenmiş yerleşke kentsel gelişim aksları üzerinde kalmasının bir sonucu olarak ana plansal kurgusunu koruyamamaktadır (Şekil 1).

Resim 1. Malatya Şeker Fabrikası’nın 1955 yılına ait yapım aşaması imajları, (Yerleşke arşivi, 2020).Image 1. Images of Malatya Sugar Factory’s construction process in 1955 (Settlement archive, 2020).

Resim 1. Malatya Şeker Fabrikası’nın 1955 yılına ait yapım aşaması imajları, (Yerleşke arşivi, 2020). Image 1. Images of Malatya Sugar Factory’s construction process in 1955 (Settlement archive, 2020).

Şekil 1. Yerleşkenin 2001 ve 2022 yıllarına ait google earth görüntüleri üzerinden kentsel alandaki değişimi.Figure 1. Google earth images of the settlement’s change in urban area in 2001 and 2022.

Şekil 1. Yerleşkenin 2001 ve 2022 yıllarına ait google earth görüntüleri üzerinden kentsel alandaki değişimi. Figure 1. Google earth images of the settlement’s change in urban area in 2001 and 2022.

Kentin batı gelişim aksında uzanan fabrika yerleşkesi; yoğunluklu olarak üretim alanlarını ve idari birimleri (ana fabrika, silolar, pancar boşaltma birimi, ambarlar gibi) içerir. Ancak Cumhuriyet’in üretim mekanlarının -modernite olgusu içinde- vadettiği “gün boyu yaşayan bir yerleşke” olma halini; barınma ve sosyalleşme alanları (lojmanlar, misafirhane, lokanta ve tiyatro salonu gibi), spor alanları (Şeker Stadı, tenis kortu) ve eğitim alanı (Şeker İlkokulu) gibi gündelik hayata hizmet eden mekanları da kapsayarak vurgular (Şekil 2).

Şekil 2. Yerleşke vaziyet planı analizi, (2004 yılına ait vaziyet planı, Malatya Şeker Fabrikası Arşivi).Figure 2. Analysis of the settlement site plan (Site plan from 2004, Malatya Sugar Factory Archive).

Şekil 2. Yerleşke vaziyet planı analizi, (2004 yılına ait vaziyet planı, Malatya Şeker Fabrikası Arşivi). Figure 2. Analysis of the settlement site plan (Site plan from 2004, Malatya Sugar Factory Archive).

Yerleşkenin batı kısmında ağırlıklı olarak üretim alanları yoğunlaşırken, doğu kısmında barınma birimleri, eğitim ve spor alanları konumlanır. Bu türlü bir ayrışma ile yerleşke içi kontrollü geçişlerin sağlandığı ve dolayısıyla yaşanabilecek iş kazalarının önlendiği söylenebilir. Bununla birlikte mekansal bu ayrımın, yerleşke içerisinde yaşayanlara –üretim alanından bağımsız olarak- kendi sosyal alanlarını oluşturabilme ve yerleşke içi aidiyet kavramını geliştirebilme olanağı sağladığı ifade edilebilir. 

Üretim alanının, maksimum performansın ve verimin elde edilebilmesi için, her birinin işlevi belirli olan birimlerin bir araya getirilmesiyle tasarlanmış olduğu görülür (Resim 2). Her birimin işlev sırası üretimin sürekliliği ve niteliği için son derece önemlidir. Yerleşkedeki ana üretimin odağında mahsul pancardan şeker elde edilmesi yer alır ve söz konusu bu süreci yan ürünlerin (melas, küspe, etil alkol vb.) oluşumu takip eder. Üretim sürecinin sürekliliğini sağlayan bu işleyişin mekansal karşılıkları şu şekilde sıralanır: Pancar boşaltma birimi, yer siloları, pancar analiz laboratuvarı, pancar yıkama kanalı ve yıkama dairesi, küspe kurutma tesisi ve ambarı, ana fabrika (işletme binası), şeker ambarları, tohum ve gübre ambarları, ispirto fabrikası, mekanik atölye, işçi yemekhanesi ve sendika binası (Sonradan yapıldığı düşünülmektedir).

Resim 2. Pancar boşaltma birimi, yer siloları, pancar yıkama kanalı, küspe kurutma tesisi ve ana fabrika, (Yazarlar arşivi, 2012).Image 2. Sugar beet discharge unit, storage bin, beet washing bay, pulp drying plant and main factory (Authors archive, 2012).

Resim 2. Pancar boşaltma birimi, yer siloları, pancar yıkama kanalı, küspe kurutma tesisi ve ana fabrika, (Yazarlar arşivi, 2012). Image 2. Sugar beet discharge unit, storage bin, beet washing bay, pulp drying plant and main factory (Authors archive, 2012).

Bu çalışma kapsamında üretim alanında yer alan ve erken Cumhuriyet Dönemi modern mimarlığına ilişkin izler taşıyan yapılardan sırasıyla; ana fabrika (işletme binası), küspe kurutma tesisi, şeker ambarları ve mekanik atölye mekansal ve işlevsel olarak irdelenmiştir. Söz konusu üretim mekanlarıyla birlikte yerleşkenin çoğunlukla yaşam alanlarını içeren bölümünde yer alan misafirhane, lokanta/sinema binaları ile lojmanlar da aynı bağlamda ele alınmıştır. 

Ana Fabrika (İşletme Binası)

İşletme binası iki bölümden oluşur. Bunlardan ilki idari bölüm, ikincisi ise üretimin yapıldığı teknik bölümdür. Çelik konstrüksiyona sahip binanın dış kaplaması tuğladır. Yapıda ağırlıklı olarak erken Cumhuriyet Dönemi mimarlığının modernizmi benimseyen yalın dili okunur. Modüler bir strüktür ve cephe sistemi, düşey ve yatay elemanlara vurgu, bant pencereler, geniş açıklıklar ve simetrik bir düzen anlayışı bu okumanın kanıtı niteliğindedir (Şekil 3).

Şekil 3. Ana fabrika binası ve mekansal diyagramı (Yazarlar arşivi, 2012).Figure 3. Main factory building and it’s spatial diagram (Authors archive, 2012).

Şekil 3. Ana fabrika binası ve mekansal diyagramı (Yazarlar arşivi, 2012). Figure 3. Main factory building and it’s spatial diagram (Authors archive, 2012).

Yapıya ilk olarak idari alandan girilir. İdari bölüm ve üretim bölümünün birbirlerine bağlandığı noktada ana fabrika giriş kapısı yer alır. İdari bölümden gelen ve fabrikaya girişi sağlayan aksı, üretim bölümünün iki katını birbirine bağlayan çelik merdiven karşılar (Resim 3). İdari bölüm olarak ayrılan alan da tıpkı üretim yapısı gibi iki katlı olup, katlar birbirine bu bölümde de çelik bir merdivenle bağlanır. Geniş pencere açıklıklarına sahip olan üretim yapısının çatı kısmında, o dönem tasarlanan birçok sanayi yapısında olduğu gibi, doğal ışıktan faydalanmak adına tepe aydınlatması kurgulanmıştır. 

Resim 3. Üretim binası ve İdari binasındaki çelik merdivenler, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020).Image 3. Manufacturing building and the steel stairs in the management building (Authors archive, 2012 and 2020).

Resim 3. Üretim binası ve İdari binasındaki çelik merdivenler, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020). Image 3. Manufacturing building and the steel stairs in the management building (Authors archive, 2012 and 2020).

Küspe Kurutma Tesisi

Şekerin işlenmesi sürecinde elde edilen ilk ürün olan yaş küspe (pancarın kaba atığı) küspe kurutma tesisinde kurutulur ve buradan köylüye hayvan yemi olarak satılır. Küspe kurutma tesisi, işletme binasının mimari karakterine benzer özellikler taşır. Lineer plan kurgusu, çelik strüktür, yatayda devam eden bant pencereler, dış kaplama malzemesi olarak tuğla kullanımı, çatıda tepe aydınlatması gibi unsurlar bu benzerliklerden bazıları olarak sıralanabilir (Resim 4).

Resim 4. Küspe kurutma tesisi, (Yazarlar arşivi, 2012).Image 4. Pulp drying plant, (Authors archive, 2012).

Resim 4. Küspe kurutma tesisi, (Yazarlar arşivi, 2012). Image 4. Pulp drying plant, (Authors archive, 2012).

Şeker Ambarları

Yerleşke içerisinde iki adet şeker ambarı bulunmaktadır. İşletme binasında üretilen şeker, çuvallandıktan sonra bantlar üzerinden ya da transport vasıtasıyla bu iki ambarda alıcılara satılmak üzere depolanır. Çelik makas sistemine dayalı bir konstrüksiyona sahip olan ambarların lineer bir yapıda olduğu ve ambarlardaki bant pencerelerin depolamayı engellememesi amacıyla çatıya yakın bir noktaya konumlandırıldığı görülür (Resim 5). Modernizmin temel üretim biçimi olan seri üretimin baskın simgesi haline gelen bant sistemi, yapının iç mekanında açıkça okunur. Taşıma bantları ile çuvalların hem mekan içerisinde hem de kamyonlara yükleme sırasındaki rotasyonu kolayca sağlanır. Böylece sistemin hızı arttırılmış olur.

Resim 5. Şeker ambarları, (Yazarlar arşivi, 2012).Image 5. Sugar stores, (Authors archive, 2012).

Resim 5. Şeker ambarları, (Yazarlar arşivi, 2012). Image 5. Sugar stores, (Authors archive, 2012).

Mekanik Atölye

Cumhuriyet Dönemi endüstri yerleşkelerinin birçoğunun içerisinde mekanik atölye birimine rastlanır. Bu birim yerleşkedeki makinelerin bütününde ya da herhangi bir parçasında meydana gelen tahribatların onarımından ve makinelerin çalışmayan parçalarının atölyede yeniden üretiminden sorumludur (Resim 6). Bu bağlamda yerleşke içerisinde kurulan mekanik atölyeler,  yaşanabilecek aksaklıklarda sistemin yavaşlamasını engellerken aynı zamanda atölyede çalışan işçilerin uzmanlaşmasını da sağlar.

Resim 6. Mekanik atölye (Yazarlar arşivi, 2012).Image 6. Mechanical atelier (Authors archive, 2012).

Resim 6. Mekanik atölye (Yazarlar arşivi, 2012). Image 6. Mechanical atelier (Authors archive, 2012).

Çelik taşıyıcı sistemi, doğal ışığın maksimize edilebilmesi amacıyla yapıya eklemlenen tepe aydınlatması, geniş ve modüler pencere açıklıkları, lineer mekan kurgusu ve zamana vurgu yapan saat öğesiyle modernizmin mekanikleşen yüzü atölye mekanında en doğal haliyle kendini sergiler (Resim 7).

Resim 7. Mekanik atölye iç mekanından imajlar, (Yazarlar arşivi, 2012).Image 7. Interior space images from the mechanical atelier, (Authors archive, 2012).

Resim 7. Mekanik atölye iç mekanından imajlar, (Yazarlar arşivi, 2012). Image 7. Interior space images from the mechanical atelier, (Authors archive, 2012).

Lokanta/Sinema Binası

Mühendisler ile idari personele hizmet veren lokanta/sinema binası döneminin mimari izlerini taşır. L formlu yapının taşıyıcı sistemi betonarme olup yapının lineer kolu lokanta ve mutfak işlevlerini, kısa kolu ise tiyatro ve sinema gibi organizasyonlarda kullanılan ferah bir mekanı içerir. Lokanta/sinema binası; derzli ve yalın bir cephe dili, fırlatılmış giriş saçağı, şeffaf giriş kapısı, geniş pencere açıklıkları ve tasarlanmış elemanlarıyla (metal korkuluklar, ışık havuzu, çöp kutuları, sahne arkası cam işçiliği gibi) yerleşke içerisinde dikkat çeken bir tasarım nesnesidir. (Resim 8). 

Resim 8. Lokanta/Sinema binası, (Yazarlar arşivi, 2012).Image 8. Restaurant / Cinema building, (Authors archive, 2012).

Resim 8. Lokanta/Sinema binası, (Yazarlar arşivi, 2012). Image 8. Restaurant / Cinema building, (Authors archive, 2012).

Yapının giriş saçağında ve iç mekanda lokantanın üst döşemesinde alçıpan tavan ve ışık havuzları kurgulanmıştır. Bu tür denemelerin yapıyı farklılaştırarak özgünlük kazandırdığı söylenebilir. Lokanta bölümünde ana mekandan kot farkı ile ayrılan alan, piyano bölümü olarak tasarlanmıştır ancak günümüzde kasa/ödeme alanı olarak kullanılmaktadır. Alanın kot farkı ile ayrılmasının yanı sıra o alana özgü tasarlanmış metal korkuluklar kullanılarak sınırları belirginleştirilmiştir. Sonuç olarak, yapıdaki her bir elemanın bir tasarım ürünü olarak ele alındığını söylemek yanlış olmayacaktır. (Resim 9). 

Resim 9. Lokanta/Sinema binasına ilişkin imajlar, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020).Image 9. Restaurant / Cinema building images, (Authors archive, 2012 and 2020).

Resim 9. Lokanta/Sinema binasına ilişkin imajlar, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020). Image 9. Restaurant / Cinema building images, (Authors archive, 2012 and 2020).

Misafirhane

Lineer plan kurgusunun baskın olduğu misafirhanenin uzun kolunda konaklama birimleri yer alır. İki katlı olan yapının taşıyıcı sistemi betonarmedir. Katlar birbirine dönel merdiven ile bağlanır ve bu bölüm yapı cephesindeki lineer pencere açıklıklarıyla vurgulanır. Misafirhane yapısı, geniş giriş saçağı, lineer plan kurgusu ve yalın mimari dili ile döneminin modern mimarlık unsurlarını taşır (Resim 10). “Yerleşkede üretim, hizmet ve konut mekanlarının yanında sosyalleşme mekanı olarak beliren ‘misafirhane ve lokanta/sinema binaları’, 2018 yılında Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından, 5357 sayılı karar ile tescillenmiştir (Yazarlar, 2020, s.49).”

Resim 10. Misafirhane yapısı ve iç mekanı, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020).Image 10. Guesthouse building and interior space of the guesthouse, (Authors archive, 2012 and 2020).

Resim 10. Misafirhane yapısı ve iç mekanı, (Yazarlar arşivi, 2012 ve 2020). Image 10. Guesthouse building and interior space of the guesthouse, (Authors archive, 2012 and 2020).

Lojmanlar

Yerleşke içerisinde iki, üç ve dört odalı olmak üzere üç tip konut bulunur. Konutlar üretim alanına uzak bir noktada konumlandırılmıştır. Bunun en önemli sebebi; yerleşke içerisinde yaşayan çalışanlar ve ailelerinin, üretimin zararlarından etkilenmelerini en az seviyeye indirgemek ve kontrollü geçişleri sağlamaktır. İki ve üç katlı olarak tasarlanan konutlar simetrik bir düzendedir. Konutlara erişim yapıların orta noktasında yer alan ana girişten sağlanır. Betonarme giriş saçakları ve bunların üzerinde konumlanan düşey pencere açıklıkları bina girişlerini vurgulayan yapı elemanlarıdır (Resim 11).

Resim 11. Lojmanlar, (Yazarlar arşivi, 2020).Image 11. Dwelling-houses, (Authors archive, 2020).

Resim 11. Lojmanlar, (Yazarlar arşivi, 2020). Image 11. Dwelling-houses, (Authors archive, 2020).

Değerlendirme ve Çıkarımlar

Cumhuriyet’in üretim bağlamında önce kendine yetme becerisini geliştirmeye sonrasında ise üretileni dünya pazarına sunmaya yönelik kalkınma modellerinden “endüstriyel yerleşkeler kurma” hamlesi, sonuçları yerel, bölgesel ve küresel ölçeklerde okunabilecek bir kalkınma senaryosuna dönüşmüştür. Bu senaryoda yer alan şeker fabrikaları, Cumhuriyet Dönemi kalkınma sürecine tarım ve endüstrileşme eksenlerinde sosyo-ekonomik yapılanmayı rehabilite ederek katkı sağlamış ve sosyo-kültürel olarak da yeni bir gündelik hayat yaratımına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda yerleşkelerin kurulduğu kentlerde nüfusun bir kısmının istihdamı sağlanmış ve aynı zamanda kadın erkek yan yana çalışma, paylaşımda bulunarak sosyalleşme, örgütlenme ve kolektif bilinç oluşturma gibi seküler yaşamı besleyecek güçlü kazanımlar elde edilmiştir. Çoğunlukla bir yerleşke modelinde tasarlanan şeker fabrikalarında, üretime hizmet eden teknik mekanlar (fabrika binası, ambarlar, atölyeler vb.) ile yerleşke içi yaşamı destekleyerek barınma, sosyalleşme ve eğitim gibi gereksinmelere cevap veren mekanlar yer alır. Bu türlü bir biçimlenme aslında kendi içerisinde dinamikleri olan ve yaşayan bir organizma gibi davranan küçük ölçekli bir kent imajını da tarifler.  

Bu imajın fiziksel mekanda karşılığı olarak beliren Malatya Şeker Fabrikası, kurulduğu yıllardan itibaren içinde yer aldığı kentsel dokunun gelişimini desteklemiş, kentsel ve toplumsal belleklerde kendine baskın bir yer edinmiştir. 2000’li yıllarda Alpaslan Türkeş Bulvarı’nın yerleşke alanını bölmesi ve ardından gelen kamusal yapıların işgaliyle birlikte alanın bütünselliği zedelenmiştir. Günümüzde fabrikanın üretim sürecini devam ettirdiği ve özelleştirilmeden devlet eliyle işletimini sürdüren 15 fabrikadan biri olduğu belirtilmelidir. Bu bakımdan içerisindeki üretim mekanlarından yaşam alanlarına yarım yüzyıldan fazla bir süreye tanıklık eden Malatya Şeker Fabrikası’nın endüstriyel miras olarak korunması ve kentsel alanda mevcudiyetini sürdürebilmesi toplumsal belleğin yaratımı ve korunması adına da son derece önemlidir. Özellikle 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan ve merkez üssü Kahramanmaraş olan depremin Malatya ve çevresinde yarattığı yıkıcı etkiler göz önüne alındığında; depremden etkilenmemiş olan Malatya Şeker Fabrikası yerleşkesinin “Buradayım ve tarihe tanıklık etmeye ediyorum” söylemiyle kentsel hafızaya koruyuculuk ettiği söylenebilir. Cumhuriyet’in ekonomik ve kültürel kalkınma araçlarının yaşayan bir örneği Malatya Şeker Fabrikası’nın, mekansal ve işlevsel organizasyonuyla canlılığını sürdürmesine -kentsel alanın iyileştirilmesi için- bugün belki de daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.

Kaynaklar

  • Arıtan, Özlem. “Kapitalist/Sosyalist Modernleşme Modellerinin Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığının Biçimlenişine Etkileri – Sümerbank KİT Yerleşkeleri Üzerinden Yeni Bir Anlamlandırma Denemesi.” Doktora tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2004.
  • Arıtan, Özlem. “Modernleşme ve Cumhuriyet’in Kamusal Mekan Modelleri.” Mimarlık Dergisi 342 (2008, Temmuz-Ağustos), 49-56. (erişim 04.03.2023)
  • Asiliskender, Burak. “Cumhuriyet Sonrası Kalkınma Hareketi Olarak Sanayileşme ve Mekansal Değişim.” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi 7:13 (2009, Ocak), 153-169. (erişim 10.03.2023)
  • Bancı, Selda. “Şeker Şirketi ve Ankara Şeker Fabrikası Yerleşkesi.” TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Bülten 45 (2006, Kasım), 36-40. (erişim 04.03.2023)
  • Baysan, Sultan,  Dilek, Ali ve Öztürk, Adil Adnan. “Türkiye’de Şeker Endüstrisi: Politik Ekoloji Açısından Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri.” Ege Coğrafya Dergisi 30:2 (2021, Aralık) 225-246. (erişim 10.03.2023)
  • Gürol Öngören, Pelin, Sönmez, Murat ve Özkul, Kevser. “Şeker Endüstrisinin Kentsel Gelişime Etkisi.” IV. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi. Ankara: İdeal Kent Yayınları, 419-432, 2019.
  • Tuğluoğlu, Fatih.  “Modernleşmenin ve Devletçi Ekonomi Politiğin Kırsal Kesim Üzerine Etkileri 1929-1939.” Doktora tezi, Ankara Üniversitesi, 2007.
  • Yazarlara ait yayın, (2020,Aralık), 49. (erişim 04.03.2023)