9. Kent Araştırmaları Kongresi

Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) tarafından yürütülen Dirençli Kentler ve Toplum projesinin önemli bir parçası olarak kurgulanan 9. Kent Araştırmaları Kongresi için son özet gönderim tarihi 15 Eylül olarak belirlendi.

Bu yıl düzenlenecek 9. Kent Araştırmaları Kongresi “Dirençli Kentler ve Toplum” başlığı altında hem kentsel hem de toplumsal olarak içinde bulunduğumuz dönemeçte dirençlilik temasını yerel, ulusal ve uluslararası ölçeklerdeki ilişkileri üzerinden ele almayı amaçlıyor. Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) tarafından yürütülen Dirençli Kentler ve Toplum” projesinin önemli bir parçası olarak kurgulanan kongre; özellikle kentleşme yaklaşımımızı yeniden gözden geçirmeye başladığımız 6 Şubat Depremi sonrasında, dirençliliğe çoklu krizler doğrultusunda daha geniş bir çerçeveden bakarak sakınım, iyileşme ve yeniden yapılanma süreçlerini nasıl ele alacağımızın ipuçlarını yakalamayı, teorik ve pratik alana katkı sunmayı hedefliyor.

Bu bağlamda karar alma, politika ve plan yapma süreçlerinde benimsenmesi gereken perspektifler ile birlikte uygulamaya yön verecek geleneksel ve güncel araçlar üzerinde düşünmek, tüm bu süreçlerin kolektifi içeren kapsayıcı yöntem ve mekanizmalar ile nasıl ele alınacağını tartışmak kongrenin ana gündemini oluşturuyor.

9. Kent Araştırmaları Kongresi Dirençli Kentler ve Toplum teması ile Türkiye kentleri başta olmak üzere uluslararası yaklaşımlar ve uygulama örneklerini değerlendiren, yeni paradigmaları ve sundukları/sunamadıkları imkanları tartışan çalışmaların yanı sıra mevcut durumu farklı boyutlarıyla ele alan nitel ve nicel araştırmalar, dirençlilik kapasitesini artırmak için kullanılabilecek yeni yöntem ve araçlara yönelik incelemeler, kurumsal, yasal ve yönetsel altyapıdaki yetersizlikleri/potansiyelleri tartışan ve deneyimlediğimiz sürece dair öneriler getiren çalışmaları davet ediyor:

“6 Şubat Depremi mevcut kentleşme ve yapılı çevre üretimine karşı var olan yaklaşımın oluşturduğu risk havuzunun boyutunu açık bir şekilde ortaya koydu. Bununla birlikte uzun süredir tartışılmakta olan kentsel krizin çok daha görünür hale gelmesinde de yaşanılan depremler, yıkımla gelen farkındalığın bir sebebi oldu. Küresel ölçekte hissedilen ve her coğrafyanın kendi bağlamı içerisinde özgün dinamiklere bürünen, içinde bulunduğumuz çoklu krizler çağı, kaçınılmaz hale gelen kentleşmenin yeni bir paradigma ve eylemsellik ile ele alınmasını gerekli kılıyor.

Küresel düzeyde etkili olan ekonomi politiğinin bir sonucu olarak; ekolojik krizlerden ekonomik, demokratik ve toplumsal krizlere kadar uzanan iç içe geçmiş krizler sarmalı bütünleşik bir kentsel krizi beraberinde getiriyor. Dolayısıyla kentler sıklığı ve şiddeti artan deprem, sel, taşkın, yangın ve salgın gibi doğa olaylarının afete dönüştüğü en önemli sosyo-mekansal yapılar haline geliyor. Bununla birlikte, bu sürecin beraberinde getirdiği göç ve yoksulluk gibi toplumsal kompozisyonu değişime uğratan yeni sorunlar ortaya çıkarken; gıda ve su gibi hayati ihtiyaçlar ile eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi kentsel hizmetlere erişim giderek daha sınırlı hale geliyor. Tüm bunlar kaynakların dağıtımında eşitsizliğin ve adaletsizliğin artması, anti-demokratik müdahale biçimlerinin ortaya çıkması gibi problemleri de tetikleyerek farklı ölçeklerde çatışma zeminleri oluşturuyor. Öte yandan söz konusu süreçler yalnız kentleri değil kırı tanımlayan üretim ilişkilerini ve toplumsal dinamikleri de önemli bir değişime uğratarak kırsal yerleşimlerin ve kırsal toplumların da  kriz sarmalından olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Sonuç olarak hem küresel hem de yerel ölçekte tüm insan sistemlerinde meydana gelen yıkıcı dönüşüm kendiliğinden yapılanan yeni bir sürece doğru hızla ilerliyor.

Bugüne kadar bildiğimiz politik, ekonomik, toplumsal, ekolojik ve mekansal sistemlerde meydana gelen bu radikal dönüşüm hem kentlerin hem de toplumun dirençliliğini yeniden düşünmeyi ve bütünleşik bir ele alışı zorunlu hale getiriyor. Bu doğrultuda çoklu kriz durumlarının neden olduğu tehditlerin çoğalan türleri ile artan etkilerine uyum sağlamak, nasıl başa çıkılacağını öğrenmek ve dirençlilik kapasitesini artırmak için yeni kentsel ve toplumsal ideolojiyi çok boyutlu ve çok katmanlı biçimde düşünmek giderek daha da önemli hale geliyor. Dirençli kent ve toplum inşasını yalnız kavramsal ve kuramsal olarak ele almanın yeterli olamayacağının farkında olarak hem bir gelecek tahayyülüne doğru altlık oluşturmak hem de bu tahayyüle ulaştıracak izleği ortaya koymak öncelikli adımlardan bir tanesini oluşturuyor.”

Kongre Temaları

  • Doğal Afetler ve Kent Dirençliliği
  • İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik
  • Afetlerde Toplumsal Dirençlilik ve Katılım
  • Altyapı ve Teknoloji ve Kentsel Dirençlilik
  • Kentsel Dirençliliği Bağlamında Kentsel Planlama, Tasarım ve Mimarlık
  • Ekonomik Dirençlilik ve Kentsel Dirençlilik
  • Sağlık, Güvenlik ve Kentsel Dirençlilik
  • Politika ve Yönetim
  • Kentsel Dirençlilik Bağlamında Afet Eğitimi ve Farkındalık
  • 6 Şubat Deprem Özel Gündemi
  • Dirençli kentler nasıl mümkün olur?
  • Dirençli toplum nasıl mümkün olur?

Kongre Takvimi

  • Özet Gönderimi: 15 Eylül 2024
  • Değerlendirme Sonuçlarının İlanı: 15 Ekim 2024
  • Revize Edilmiş Metinlerin Teslimi: 30 Ekim 2024
  • Kongre Programının İlanı: 15 Kasım 2024
  • Kongre Tarihi: 20-21-22 Kasım 2024