Boğaz’ın İncisi Kız Kulesi

Doğan Hasol, Dr. Y. Müh. (Mimar)

Boğaz’ın incisi olarak da anılmış olan Kız Kulesi bir kez daha restore ediliyor. Kız Kulesi, İstanbul için kuşkusuz çok önemli bir yapıdır. Eski bir Üsküdarlı olarak burada, bu efsanevi kulenin yanı sıra önce, yaşadığım dönemdeki  çevresinden biraz söz etmek isterim. 

Sunay Akın’a göre:

“Çocuğunu asma köprüde sallayan

bir annedir İstanbul

ki onun

içi süt dolu

biberonudur Kız Kulesi

soğusun diye suya tutulan”

Üsküdar’ın özellikli semtlerinden biri de Kız Kulesi’nin en yakınındaki yer olan Salacak’tır; daha doğrusu Salacak-Harem kıyısı. 1950’li yıllar öncesinde Üsküdar-Harem kıyı yolu daha açılmamıştı. Salacak-Harem arasında, yamaçlardaki yeşilliklerin önünde iri yuvarlak çakılların oluşturduğu doğal bir kıyı şeridi uzanırdı. Bu kıyı, tarihi İstanbul yarımadasına bakan, Ayasofya, Sultanahmet Camisi ve Topkapı Sarayı siluetiyle İstanbul’un hiç kuşkusuz en güzel manzaralarından birine sahiptir. 

Salacak’ta ve Harem’de denize uzanan ahşap-çelik karışımı vapur iskeleleri vardı; üzerlerinde de küçük, şirin birer ahşap iskele binası. Bu iskelelere yalnızca, Köprü-Harem-Salacak ring seferini yapan küçük, şehir hattı vapurları uğrardı. Daha büyükçe vapurlar Kız Kulesi-Salacak arasındaki sığ sualtı yolu nedeniyle oradan geçemezler, Kız Kulesi’nin dışından dönmek zorunda kalırlardı.

Salacak’ta, Kız Kulesi’nin karşısındaki yamacın üzerinde ünlü Salacak (Eğlence) Bahçesi vardı. Çok yeşil bir park görünümündeki o alan bir lokanta-gazino olarak kullanılır, orada toplu sünnet düğünleri yapılır, yazın pazar günleri ve geceleri İstanbul’un ünlü “ses, saz ve sahne sanatçıları” orada Üsküdar’ı şenlendirirlerdi. Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ, Müzeyyen Senar, halk sanatçısı İsmail Dümbüllü ve Arkadaşları, Cağaloğlu’ndaki Çiftesaraylar Bahçesi’nde olduğu gibi Salacak Bahçesi’nin de kadrosundaydılar. Ortaoyunuyla ünlü İsmail Dümbüllü, Üsküdar’da otururdu ve Üsküdarlıların sevgilisiydi. Yoldan geçişi hep, tanıdıkları ya da hayranlarıyla karşılıklı atışmalarla olurdu.

Salacak Bahçesi’nin eteğinde Salacak Plajı vardı; ama biz çocukların ve gençlerin asıl plajı Harem-Salacak arasındaki Çiftekayalar’dı. Çiftekayalar’a çoğu kez, Doğancılar’da önce halkevi sonra kaymakamlık olan binanın yanından geçilerek inilirdi (1). Halkevi çok etkin bir kültür merkeziydi. Biraz ilerde ünlü Çürüksulu Yalısı’nın deniz tarafındaki cephesinin önünden inen arnavutkaldırımı merdivenli yol bizi Çiftekayalar’a ulaştırırdı. Ya da İhsaniye tarafından gelinecekse Köprülü Konak’ın bugün mevcut olmayan köprüsünün  altından geçilerek Yalıboyu’na ulaşılır, oradan, çam ağaçları arasındaki dik eğimli, dar yaya yolundan kıyıya inilirdi. Çiftekayalar, çam ağaçlarının kapladığı bir yamacın eteğinde, çakıllı bir düzlüğün önünde yer alan çok iri kayaların çevrelediği, dibi kumsal, büyükçe bir doğal havuzdu.

Daha sonraki yıllarda kent yaşamı otomobile bağımlı hale gelince Üsküdar’ı Harem’e bağlayan geniş bir sahil yolu yapıldı ve bütün kıyı şeridini silindir gibi ezip geçti. Bu yol, karayı Kız Kulesi’ne çok yaklaştırdığı gibi, denizle Üsküdar’ın da arasını açtı. 

Salacak Plajı da o yolun altında yok olmuştu. Kıyı yolu öylesine geçirildi ki sözümona korunan Salacak İskelesi yolun kara tarafında garip bir şekle büründü. Doğal havuz Çiftekayalar bir balıkçı barınağına dönüştürüldü. Harem, yük limanı oldu, eski vapur iskelesinin izi bile kalmadı.

Kız Kulesi efsanelere bile konu olmuş bir yapıdır. Kız Kulesi’ne ilişkin, “Leandros”, “Kralın Kızı”, “Battal Gazi”, “Galata Kulesi ile aşkı” gibi ilginç efsaneler vardır. 

Dönelim restorasyon konusuna… Tarihi çok eskilere dayanan Kız Kulesi bir kez daha restore ediliyor. Kültür Bakanlığı’nın bu konuda iyi bir uzmanlar ekibi kurduğunu biliyoruz. Ancak, tarihi çok eskilere, hatta efsanelere dayanan böyle bir eski eserin restorasyonunda ciddi güçlükler var. Uzmanların belirttiklerine göre “şu anda yapının zemininde sıkıntı yok, ancak taşıyıcı sisteminde zafiyet var. Yığma yapı üzerine betonarme bölümler yapılmış; oradaki beton da özelliğini yitirmiş. Kısacası, yapının deprem güvenliği yok. Çeşitli dönemlerde restorasyon görmüş yüzlerce yıllık yapının hangi dönemi esas alınacak? Bu konu, ciddi bir mesleki tartışma konusu. Belirtildiğine göre, bu kez Osmanlı’da 2. Mahmut döneminde yapılmış restorasyon esas alınacakmış. 

Kız Kulesi, restorasyon sonrasında 2023’te “Anıt Eser” olarak ziyarete açılacak. 

Notlar

  1. Bugün o binayı Üsküdar Müftülüğü kullanıyor.