Dünyanın farklı coğrafyalarında rastladığımız; yöntemleri, erişilebilirlikleri, karakterleri, bulundukları coğrafyaya kattıkları değer, katılımcı yaklaşımları, deneyim sağlama olanakları, yönetim çeşitlilikleri, tasarım ve uygulama yaklaşımları ile birbirinden ayrışan, kent mobilyalarından otobüs duraklarına, gözetleme yerlerinden köprülere, oyun alanlarından meydanlara, spor alanlarından parklara güncel kamusal alan örnekleri…

Derleyen: Betül Toy, Y. Mimar

Bir kamusal alan tasarımının başarısı o alanın sahip olduğu hangi bileşenlere bağlıdır? Kullanıcı ihtiyaçlarını gözetmesi, çok fonksiyonluluğu, esnekliği ve kentsel dokuya entegrasyonu mu? Ölçek, konfor ve güvenlik arayışlarına cevap vermesi; kolektivist, çok sesli ve çoğulcu yapısı mı? Demokratik, kendi kendini yöneten, sürdürülebilir nitelikleri ve toplumun yaşam kalitesini iyileştirme olasılıkları mı?
Bu sorulara yanıt ararken dünyanın farklı coğrafyalarında rastladığımız; yöntemleri, erişilebilirlikleri, karakterleri, bulundukları coğrafyaya kattıkları değer, katılımcı yaklaşımları, deneyim sağlama olanakları, yönetim çeşitlilikleri, tasarım ve uygulama yaklaşımları ile birbirinden ayrışan, kent mobilyalarından otobüs duraklarına, gözetleme yerlerinden köprülere, oyun alanlarından meydanlara, spor alanlarından parklara güncel kamusal alan örneklerini derledik…

1. Viewing Tower Lommel / Lommel, Belçika

Mimari Tasarım: Ateliereen Architecten, MaMu Architects
Tamamlanma Tarihi: 2015
Fotoğraflar: Ateliereen Architecten

Ateliereen Architecten ve MaMu Architects iş birliğiyle tasarlanan Viewing Tower Lommel, Belçika’nın Lommel kentinde bulunuyor.

30 metre yüksekliğindeki bu gözlem kulesi kum tepeleri ve çam ağaçlarıyla çevrili, gölün hemen yanında bulunan, yürüyüş yapmak ve dinlenmek için sık tercih edilen bir doğa rezervi olan Lommelse Sahara’da yer alıyor.

Kum tepeleri üzerinde oluşan çizgilerden ilham alınarak, üç buçuk kilometreden fazla, oldukça sert ve bir o kadar da esnek bir halatla sarılan kulenin üzerinde dalgalı çizgiler yaratılmış.

Ziyaretçilere ipler arasından görebilecekleri farklı manzaralar sunan gözetleme kulesi, üç platformdan oluşuyor. Kulenin bir rampayla erişebilen en alttaki platformu göle doğru uzanıyor. Bu seviyeden yaklaşık otuz metre yüksekliğe çıkaran ahşap merdivenin ortasındaki ikinci platform, içinde bulunulan eşsiz manzarayı, çam ormanlarını ve gölün güzelliğini gözler önüne seriyor.

Doğal malzemeler kullanılarak oluşturulan kule, üçgenlerden oluşan çelik strüktürü ve formu sayesinde farklı açılardan bakıldığında her defasında farklı şekillerde algılanıyor.

2. The Luchtsingel / Rotterdam, Hollanda

Mimari Tasarım: ZUS Architects (Zones Urbaines Sensibles)
Tamamlanma Tarihi: 2015
Alan: 120.000 m²
Fotoğraflar: Ossip van Duivenbode, Fred Ernst

ZUS Architects tarafından tasarlanan 400 metre uzunluğundaki yaya köprüsü The Luchtsingel, Hollanda’nın Rotterdam kentinde yer alıyor. Terkedilmiş, eski Rotterdam Merkez Bölgesi’ni yeniden canlandırması amacıyla yapılan köprü, projelerin halk tarafından internet aracılığıyla finanse edilmesi sistemine dayanan “kitle fonlaması” yoluyla gerçekleştirilmiş.

Köprünün bulunduğu bölge, II. Dünya Savaşı’ndan önce Rotterdam’ın en hareketli bölgelerinden biriyken, savaş sonrasında terkedilmiş bir alana dönüşmüş. Dünyanın en başarılı kamusal altyapı projelerinden olan köprü, Rotterdam’ın kalbindeki üç bölgeyi birbirine bağlayarak, bu bölgeler arasında güçlü bir sinerji yaratıyor. Bölgenin en önemli birleştirici unsurlarından biri haline gelen The Luchtsingel’in çevre dostu, ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir olmasına önem verilmiş.

5. Uluslararası Mimarlık Bienali kapsamında, özellikle kriz sonrası ekonomisinde köprünün uygulanmasına yönelik başlatılan “I make Rotterdam” kampanyasıyla, kent sakinlerinin web ve dijital uygulamalar yoluyla 25 Euro karşılığında, üzerinde kendi isimlerinin yazdığı ahşap panolar satın alarak köprüye katkı sağlaması amaçlanmış. Ahşap konstrüksiyondan oluşan köprünün iç kısımları kampanyada satılan, üzerinde kişisel notların da yazdığı bu ahşap panolardan oluşuyor. İstasyon’un bulunduğu bölgeden Kuzey’e, oradan Laurenskwartier’a yürümeyi oldukça keyifli ve kolay hale getiren köprü, bir yandan eşsiz bir şehir manzarası sunuyor.

3. Bus Stop / Krumbach, Avusturya

Mimari Tasarım: Sou Fujimoto
Tamamlanma Tarihi: 2014
Alan: 8 m²
Fotoğraflar: Adolf Bereuter

Avusturya’nın Krumbach kasabası için tasarlanan Sou Fujimoto imzalı otobüs durağı, alışılmışın dışında, adeta bir enstalasyon sayılabilecek nitelikteki yapısıyla dikkat çekiyor.

1000 kişilik kasaba halkının başarılı bir mobilite ve ulaşım ağına sahip olması hedefiyle yola çıkan ve mimarlığa olan yoğun ilgisiyle tanınan kasabanın belediye başkanı, Krumbach’ın belirli noktalarında yer alacak yedi farklı otobüs durağı tasarımı için aralarında Wang Shu, Sou Fujimoto ve Smiljan Radic gibi uluslararası üne sahip mimarların da bulunduğu bir grup mimarı davet etmiş. Bölgenin yerel mimarları ve zanaatkarlarıyla bir araya gelerek, sıra dışı otobüs duraklarına imza atan tasarımcılardan biri olan Sou Fujimoto’ya ait bu otobüs durağında, doğanın eşsiz güzelliği içerisinde, doğal ve insan yapımını (yapay) buluşturan yeni formlar aranmış.

Organik formlardan ilham alan binalarıyla dikkat çeken Fujimoto bu projesini, toplu taşıma ağının bir parçası olduğu için oldukça zorlu ama aynı zamanda hayli küçük ve samimi bir mekân olarak nitelendiriyor. Kamusal ölçekte ancak bir o kadar da küçük ve kişisel bir mekânı anlamaya çalışmanın ilginç bir deneyim olduğunu söyleyen Fujimoto’nun her kuşaktan insanın yaşadığı, dinamik aktif yeniliklere açık bir kasabada yer alan bu projesi, aynı zamanda bölge halkı ve mimarlarla yaratılan kolektif bir çalışmanın ürünü.

4. Elastic Perspective / Barendrecht, Hollanda

Mimari Tasarım: NEXT Architects
Tamamlanma Tarihi: 2013
Fotoğraflar: Sander Meisner

NEXT Architects tarafından Hollanda’nın Barendrecht bölgesinde tasarlanan, 96 metre uzunluğundaki gözetleme istasyonu, ziyaretçileri yükseğe çıkararak Rotterdam silüetini görebilecekleri sınırsız bir görüş alanı sunan, dairesel, dev bir merdivenden oluşuyor.

Rotterdam’ın bir banliyösü olan Carnisselande’de bulunan merdiven, çim bir tepe üzerine yerleştirilmiş. Her perspektifin yeni bir görüntü oluşturmasından dolayı “elastik perspektif” adı verilen gözetleme istasyonunun eğrisel bir çizgi boyunca uzanan hatlarından dolayı, şeklini tek seferde ve tam olarak algılamak oldukça güç. Geometrik olarak uzunca bir şeridin bir ucunun 180 derece bükülerek diğer ucu ile birleştirilmesiyle elde edilen Möbius şeridi prensibine dayanan formu, optik bir yanılsama oluşturuyor. Möbius şeridinin üst veya altının olmaması ve tek bir yüzeye sahip olması gibi özelliklerinden etkilenen tasarımcılar, bu formu oluştururken banliyö sakinlerinin de böylesi bir belirsizliğe sahip olmalarından yola çıkmış. Her ne kadar Rotterdam’a bağlı olduklarını kabul etseler de günlük hayatlarında bu bağlantıyı kuramadıklarını ifade eden Next Architects, Rotterdam’a tramvayla sadece birkaç dakika uzaklıkta bulunan banliyö sakinlerinin, hem algısal olarak hem de altyapı ve gürültü gibi etmenlerden dolayı, bir yandan Rotterdam’a çok yakın, bir yandan da bir o kadar uzak yaşadıklarını gözlemlemiş. Banliyö sakinlerinin bu özelliğine atıfta bulunan ve farklı bakış açıları yaratarak şehrin manzarasını gözler önüne seren bu gözetleme istasyonu, paslı çelik bir malzemeden üretilmiş.

5. Five Fields Play Structure / Lexington, ABD

Tasarım: Matter Design, FR|SCH
Tamamlanma Tarihi: 2016
Alan: 10.6 m²
Fotoğraflar: Brandon Clifford

Matter Design ve FR|SCH tarafından eğimli bir arazide tasarlanan Five Fields, bölgedeki çocukların ortak kullanımına yönelik oluşturulmuş bir oyun alanı. Çocukların oyun yoluyla hayal güçlerini geliştirmeyi amaçlayan bu strüktür, 1950’lerin başlarında, aralarında ünlü mimar Walter Gropius’un da bulunduğu bir grup yerel mimar tarafından tasarlanan, Amerika’nın Lexington kentinde, modern konut yapılarından oluşan bir bölgede yer alıyor.

Erişkinlere yönelik oluşturulan mekânlar, erişilebilirlik ve işlevsellik gibi belirli standartlar dahilinde tasarlanırken, çocuklar için yaratılan oyun mekânlarında bu niteliklerden arınmış, özgür bir tutum geliştirmenin gerekli olduğunu ifade eden tasarımcılar, oyunun herhangi bir işlevi ve standartı olmadığını ve bir dizi fiille yönetilmeyen, belirsiz ve deneysel özelliklere sahip olduğunu da vurguluyor.

Yaklaşık 6 metre uzunluğundaki dikey elemanlarla ve renkli grafiklerle önemli noktalar ve girişler vurgulanırken, herhangi bir yere yönlendirmeyen kapı ve merdiven gibi mimari elemanlar da bu oyun alanına dahil edilmiş.

Çocukların ilginç noktalar keşfedip, özgürce hareket edebileceği ve aynı zamanda sürünerek, tırmanarak, çeşitli şekillerde her noktasına birden fazla yolla erişebileceği bu ahşap hacimler, yaratıcılıklarının gelişmesine de katkı sağlıyor.

Hem güvenli hem de heyecan verici bir oyun alanı sunan bu strüktür, çocukların ortak kullanabilecekleri kolektif öğrenme mekânları yaratıyor.

6. Park ‘n’ Play / Kopenhag, Danimarka

Mimari Tasarım: JAJA Architects
Tamamlanma Tarihi: 2016
Alan: 2.400 m²
Fotoğraflar: Rasmus Hjortshøj

Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan, JAJA Architects imzalı Park ‘n’ Play, bir kentin zorunlu ve ayrılmaz bir parçası haline gelen alışılagelmiş otopark yapılarının tek işlevli kullanımını değiştiren, çekici bir kamusal alan yaratıyor.

Park ‘n’ Play, Kopenhag’ın yeni kalkınma bölgesi Nordhavn’ın gelişme planının ilk aşaması olan Århusgadekvarteret’te, karakteristik kırmızı tuğla liman binaları nedeniyle “kırmızı mahalle” olarak bilinen bir bölgede yer alıyor. Davetli bir yarışmada 1. seçilen proje, Nordhavn’ın ölçeğine, tarihine ve gelecekteki kent vizyonuna saygılı, büyük ölçekli ve çok fonksiyonlu bir yapı oluşturma kaygısıyla tasarlanmış. 2016 yılında yapımı tamamlanan Park ‘n’ Play’in tasarımının başlangıç noktası kente, klasik otopark yapısının ötesinde, çatı katı kullanımını teşvik eden, yeşil cephesi ve kamusal kullanımıyla öne çıkan bir yapı kazandırmak olmuş. Yapının büyük ölçekli masif algısını mümkün olduğunca en aza indirmek için strüktürün gridal sistemini gizlemek yerine, dışarıdan okunur hale getirmek amaçlanmış. Bu gridal yapıya, belirli bir ritimde, bitki kutularından oluşan bir sistem eklenerek, yeşilin tüm cepheye yayılması sağlanmış.

Bitki kutuları arasına yerleştirilen iki büyük merdiven boyunca uzanan trabzanlar, zemin kotundan en üst kota kadar devam ederek terasta eğrisel bir yol izliyor. Çeşitli spor alanları, top kafesi ve salıncaklara dönüşen ve ziyaretçileri terastaki Kopenhag Limanı’nın muhteşem manzarasına davet bu trabzanlar aynı zamanda eğlenceli bir oyun alanı yaratıyor.

7. Jeanne D’arc on Wheels / Rennes, Fransa

Mimari Tasarım: ENORME Studio
Tamamlanma Tarihi: 2016
Fotoğraflar: Lea Waeytens, Sarah Berthet-Nivon

Hareketli ve statik elemanlarla oluşturulmuş, renkli ve ilgi çekici bir kent mobilyası tasarımı olan Jeanne D’arc on Wheels, Fransa’nın Rennes kentinde, hemen yanında bulunan kiliseyle birlikte tipik bir Fransız meydanı olan Jeanne d’Arc Meydanı’nda yer alıyor. Madrid merkezli ENORME Studio imzalı bu mobilyalar, kentsel bir mekân oluşturmak ve meydanı daha eğlenceli ve yaşayan bir yer haline getirmek amacıyla tasarlanmış.

Tek kollu el arabasına benzeyen, her biri bir ucundan yere sabitlenmiş bu dokuz tekerlekli oturma birimi, bir direk etrafında dönerek, kullanıcıların istediği şekilde farklı konfigürasyonlar oluşturuyor.

Rennes’i 2030 yılına kadar daha sürdürülebilir, rahat ve güvenli bir kent haline getirmek amacıyla hazırlanan Plan Local d’Urbanisme’nin (PLU) bir parçası olan bu kent mobilyaları, Jeanne d’Arc Meydanı’nı daha esnek ve canlı bir yere dönüştürmeyi başarmış.

8. Koper Central Park / Koper, Slovenya

Mimari Tasarım: Enota Architects
Tamamlanma Tarihi: 2018
Alan: 26.000 m2
Fotoğraflar: Miran Kambic

Slovenya’nın başkenti Lubyana merkezli mimarlık ofisi Enota Architects tarafından Slovenya’nın liman kenti Koper için tasarlanan Koper Central Park, 26.000 m2’lik, oldukça geniş bir alanı kaplayan bir kent parkı. Grand Canal’ın hemen yanında bulunan bu alanın, insanların sadece denizde yüzmek için gidebilecekleri bir yer olmasının ötesinde, boş zamanlarında kanal kıyısında sosyalleşerek iyi vakit geçirebilecekleri kamusal bir alan olması amaçlanmış. Yoğun gelişen eski kent merkezi, yeterli açık alana imkân sağlayamadığından, çeşitli konserlere ve etkinliklere de ev sahipliği yapacak olan, böylesi geniş bir rekreasyon alanının hem kenti hem de kıyı şeridini birleştiren kolektif bir alana dönüşmesi sağlanmış. Koper Central Park, kendine özgü formu ve mekânsal organizasyonlarıyla alışılagelmiş park düzenlemelerinden oldukça farklı özellikte bir cazibe merkezi.

Aynı zamanda sahilin diğer kısımlarında öngörülecek olan her türlü müdahale için bir prototip oluşturma özelliğine sahip olan Koper Central Park, eski kent ile Markov Tepesi eteklerinde yer alan Semedela, Olmo and Markovec banliyö bölgelerini de birbirine bağlıyor.

Yumuşak ve dalgalı bir formla oluşturulan, organik bir yapıya sahip olan bu yeşil alan, etrafındaki heterojen kent dokusunu dengelerken bir yandan da kendi içine dönük ve özelleşen bölgeleriyle kent halkının burayı çeşitli şekillerde kullanmasına olanak sağlıyor.

Eğrisel formlu kentsel elemanlarla oluşturulan bu yeşil alan, sahile açılan bar ünitesi, okuma alanları, çocukların oynayabileceği parkurlar, tırmanma duvarları gibi çeşitli zonlara ayrılıyor. Önemli bir kısmı sadece yerli Akdeniz bitki örtüsünden oluşan peyzajı, parkın her iki yanında bulunan ağaçlarla tamamlanıyor ve park sınırı boyunca şerit halinde uzanan bu ağaçlar, çeşitli aktivitelere imkân sağlayan zonlara da gölge oluşturuyor.

9. The Infinite Bridge / Aarhus, Danimarka

Mimari Tasarım: Gjøde & Povlsgaard Arkitekter
Tamamlanma Tarihi: 2015
Fotoğraflar: Aarhus I Billeder, Peter Hastrup Jensen, Danish TM, danskebilleder.dk

Danimarkalı mimarlık ofisi Gjøde & Povlsgaard Arkitekter tarafından Danimarka’nın Aarhus kentinde tasarlanan The Infinite Bridge (Sonsuz Köprü), Aarhus liman kentini çevreleyen kıyı üzerinde, sahili denizle birleştiren, 60 metre çapında dairesel ahşap bir iskeleden oluşuyor.

Köprü başlangıçta uluslararası bir bienal olan “Sculpture by the Sea 2015” kapsamında geçici bir enstalasyon olarak kurulmuş ancak daha sonra zamanla artan popülaritesi nedeniyle Aarhus Belediyesi tarafından satın alınıp, kalıcı bir köprü olarak yeniden inşa edilmiş.

Ancak her ne kadar kalıcı olsa da her yıl mevsimsel olarak sökülüp tekrar kurulan köprünün ahşap iskelesi, kış aylarında, don ve fırtınaya karşı koyamayacağı için kaldırılıyor, baharın gelmesiyle de köprü yeniden ortaya çıkıyor.

Bir zamanlar aynı yerde yer alan ve 2. Dünya Savaşı sırasında yıkılan bir iskelenin yerine inşa edilen köprü, içinde bulunduğu doğayı keşfetmek isteyenlere, sonsuz ve bitmeyen bir deneyim imkânı sunuyor.

Deniz tabanına çakılan 2 metre yükseklikteki çelik kazıklar üzerine yerleştirilen platform, denizde oluşan gelgitlere bağlı olarak, su yüzeyinden 1 ila 2 metre arasında yükseliyor.

Köprü, hem üzerinde bulunduğu deniz, etrafındaki peyzaj ve kent ile bir iletişim kurmayı, hem de bir zamanlar aynı noktada bulunan ve 2. Dünya Savaşı’ında yıkılan iskele ile tarihsel bir bağ kurmayı amaçlıyor.

10. Play Landscape be-MINE / Beringen, Belçika

Mimari Tasarım: Carve, OMGEVING
Tamamlanma Tarihi: 2016
Alan: 26.000 m2

Fotoğraflar: Benoit Meeus, Carve (Marleen Beek, Hannah Schubert)

Carve ve OMGEVING tasarım ofisleri tarafından tasarlanan Play Landscape be-MINE, Belçika’nın üç federal bölgesinden biri olan Flanders’ın en geniş endüstriyel ve arkeolojik alanı Beringen şehrindeki kömür madeni yerleşiminde yer alıyor. Kentin simgesi olabilecek bir oyun alanı yaratmak ve bölgeye turistlerin de uğrak noktası haline gelebilecek yeni bir rekreasyon alanı kazandırmak amacıyla 2015’te açılan uluslararası bir yarışmada birinci olan projenin yapımı 2016 yılında tamamlanmış.

Tasarımcılardan bu eski maden kentinde bulunan 60 metre yüksekliğindeki cüruf yığınından oluşan dağa yeni bir işlev kazandırması ve bu kapsamda eski sanayi binalarının da dönüştürülerek bölge tarihinin eğlenceli bir şekilde deneyimlenebileceği bir oyun ve spor alanı yaratması beklenmiş. Böylelikle projenin tasarımına bölgedeki endüstriyel mirasın değerleri de yansıtılarak daha önce eşine rastlanmayan bir çalışma ortaya konmuş.

Dağın geçmişiyle uyum içinde olan park; ahşap direklerin bulunduğu geniş bölge, tepedeki kömür meydanı ve prizmatik yüzeylerden oluşan eğlenceli oyun alanı olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Parkın en alt kotundan en üst kotuna kadar ulaşan merdivenler her bölüme kolaylıkla erişimi sağlıyor. Merdiven boyunca uzanan aydınlatma elemanları ise geceleri bölgenin topoğrafyasını görünür hale getiriyor.

Izgara planla oluşturulan ve etkileyici perspektifler yaratan ahşap direkler, yerin altında bulunan kilometrelerce uzunluktaki maden şaftlarını destekleyen direklere gönderme yapıyor. Ahşap direkler arasında kalan bölgelerde ise çocukların tırmanma, denge kurma, keşfetme becerilerini geliştiren alanların yanı sıra labirent, hamak ve ip rotası gibi araçlarla çeşitli oyun parkurları yaratılmış. Birbirine entegre edilmiş oyun alanları çocukları fiziksel açıdan zorlayıp, birlikte oyun oyanayabilecekleri mekânlar yaratarak onların motor becelerini geliştirmelerine de katkı sağlıyor.

Parkurun yüksekliğiyle birlikte tırmandıkça daha da zorlaşan oyun deneyimi, iş birliği yapmaya teşvik ederken bu anlamda koşulsuzca birbirlerine güvenmek zorunda olan eski maden işçilerinin zorlu fiziksel şartlarıyla içsel bir bağlantı kuruyor.